HANENİN DEREBEYLERİ

“Orta Çağ'da, toprak mülkiyetine sahip olan ve himayesindeki toprağa bağlı köylülerin üretiminden büyük payı alan toprak sahiplerinin egemenliğine dayanan toplumsal düzen. Kısaca zengin toprak sahibi kişiler denilebilir”.

Veya;

Derebeyi; “Anadolu'da XVIII. asırdan itibaren kendi başlarına buyruk olan ve hükümetin memuru iken zamanla bu bağları kopan nüfuz ve kudret sahibi kişiler hakkında kullanılan bir tâbir”  diye bilinmektedir. “Gösterilen müsamahadan dolayı zamanla güçlenip devlete kafa tuttukları, isyana meyil ettikleri de olmuştur”.  

Niyedir bilinmez veya bilinip söylenmez ama Hak yol diye çıkılan ve özünde sürekli eşitlik, adalet, hürriyet, eşit paylaşım, hakkaniyet vb. gibi olgular barındıran idealler ve ideolojiler, sonuç itibari ile ya akıl almaz bir sermaye varlığına ya da olmadık çeteci, rantçı yapılanmalara davetiye çıkarırlar. Aslında bu durum belki şöyle açıklanabilir. Yüzyıllardır genlere işleyerek gelen derebeylik sistematiği, gün itibari ile de kendini farklı kılıflar içerisinde göstermektedir. Gelinen makamlar ve kazanılan sermayeler, akıl almaz bir şekilde şahsi menfaatler ve şahsi emeller üzerine bina edilmektedir. Çıkış noktası toplumsal kazanç, toplumsal bilinç ve toplum yararı olarak görülen bu menfaatler ağının oluşumunda ki yegâne güç, menkul kıymet, makam ve paradır. Çünkü ilkel çağlardan günümüze kadar hiç bitmeden ve asla gen mutasyonuna uğramadan gelen, birkaç beşeri değerden biridir; menkul kıymet, makam ve para. Bazen uğrunda şereften, haysiyetten, onurdan, omurgadan vazgeçilebilecek halleri dahi olur. Bazen tüm bir aileyi ve toplumsal birliği darmadağan eder. Bazen güçleri savaştırır, bazen de düşmanları bile birleştirir.

Kendimizce, öz eleştiri ile etraflı bir şekilde bakınca, aslında dünyalığa ne kadar meyilli olduğumuzu görmek mümkündür. Çünkü IBAN bakiye kazanç amaçlı durmadan çalışıp yığdığımız menkul kıymetler, bu durumun apaçık göstergesidir. Ve ilginç olan ise, kıymetlerin asıl sahibinin biz olmadığımızı sürekli deklare ederek, bu duruma kazandırdığımız ruhsal terapi şeklidir. Bu; kendince kurulan filmin içinde senaryoya yön verip, mutlu son ile filmi bitirmeye çalışmaktan öteye bir şey değildir. Bu sebeple hanede Hak için kazanıldığı söylenen ve beşeri amaçlı durmadan ve yorulmadan koşulan bu yolun varacağı mevkii, derebeylikten öteye bir şey de değildir.  

Lakin ilahi olan kaderin er geç tecelli edeceği ve bu menkul kıymetlerin kim ve ne uğrunda kazanıldığının gün gibi ortaya çıkacağı asla unutulmamalıdır.

YORUM EKLE