Hanenin Son Mohikanları

Belki sadece yazılan bir kitaptı, belki kabileler, kahramanlıklar ve tasvir edilenler birbiri içerisine karışmıştı veya sadece rivayetlerden ibaretti. Ama hikayeleri, nedense bu tarihi araştıran, okuyan, her insanda her ezilende her gönülde o veya bu şekilde bir yankı buldu.

Yıllar öncesinde Amerika kıtasında yaşayan, adından yüzyıllardır bahsedilen ve savaşçılıkları ile akıllarda kalıcı izler bırakmış bir kabiledir mohikanlar. Beyaz adamın veyahut mavi - kırmızı ceketlilerin her türlü oyunlarına karşılık, mücadele etmiş,  inanç, örf, anane uğrunda nesillerinin son bireyine kadar yılmadan savaşan o unutulmaz kabile !!!

Beyaz adam teknolojiyi kurnazlığı ile birleştirip, bu ırkı yok etmeyi başarmıştır. Lakin rivayette olsa, orta Asya toplumları ile akraba olan bu kabilenin, düşmanın her türlü kurnazlığında kendince geliştirdiği birçok savaş stratejisi olmasına rağmen, daha çok göğüs göğüse mücadeleyi seçmesi, öldürdüğü düşmanın ruhunun huzur bulabilmesi ve günahlarından arınabilmesi amaçlı dualar dahi edebilmesi ne kadar ilginçtir. Bu sebepledir ki; binlerce beyaz adam, asker, komutan, patron, kırmızı ceketli, vs. vs. mohikan kabilesi ile savaşmış, fakat kendi yerel alanları hariç, adlarını dünya ölçeğinde ne duyurabilmiş nede yazabilmiştir. Ama bir avuç insan olarak bile kalsa, son bireyine kadar onurlu mücadelesini devam ettiren mohikanlar, soylarını temsil edecek hiçbir birey dahi kalmamasına karşı, kahramanlık deyişleri ile tüm dünya ölçeğinde akıllarda, yazıtlarda ve dillerde yer tutmayı başarmışlardır. Beyaz adam, para, kurnazlık, ahlaksızlık ve eşit olmayan şartlarda savaşırken, kahraman mohikanlar sanki göklerden gelen kaderi anlayıp,  genlerine işlemiş binlerce yıllık bir duruş ile ölümün esas başlangıç olduğunu bilerek, onurlu bir mücadelenin temsilcileri olmuşlardır.

Hanenin  kıymetli fanileri içinde bu geçerli değil midir. Birey; bir gün kırmızı ceketli, başka bir gün derebey, belki bir gün ağa, sonra bir beyefendi olabilme uğrunda her yolu ve her yönü kendince mubah görüp,  para, gösteriş ve makam odaklı, eko-psiko-sosyal savaşın içinde anı kazanan fakat hak olanı kaybedenlerden olmayacak mıdır? Peki sonrasında uzun uzun yıllar akabinde hanenin değerleri anlatılırken daha çok hiç gibi anılmayacak mıdır? Lakin, hanenin fikir insanları, hanenin sanat insanları, hanenin parayı, makamı, şan ve şöhreti itmiş, faniliği idrak etmiş insanları, onlar da mohikanlar gibi organik olarak bitip, zihinlerde, gönüllerde ve dillerde sonsuz yaşamayacak mı?  


En güzel savaş, idealler ve inançlar uğruna olan savaş değil mi? Dünyalık için olan savaşınızın sizi nereye götüreceğini bilip, bu denli görmezden gelmek, halen daha meyil etmek neyedir, bilmem. Aslında uzak örneklere hiç lüzum da yoktur. Kendi destanlarımız kendi kahramanlıklarımız ve kendi yaşanmışlıklarımız, bu durum için yeterli örneklerdir.  Yakımızda veyahut yanı başınızda bu kadar örnek ve emsal varken, anlamamak, algılamamak, akla ve mantığa nasıl uyuyor bilemem.

Amaç;  hanede son olmak değil, son olabilme uğrunda sonsuza varabilmektir. İnanç, vicdan, fikir ve idealler uğrunda son oluncaya kadar mücadele edebilmek ve tek gidişi olan sonsuz yaşantının yegâne biletine sahip olabilmektir.

YORUM EKLE