HAYATI ISKALAMAK

“Hayatı ıskalamak” sözü sizin için neyi ifade eder? Kuşkusuz birçok insanın bu konudaki görüşü farklı olmalı. Kimi için hayatı ıskalamak yapılması gereken şeyler, görülmesi gereken yerler, okunması gereken kitaplar, izlenmesi gereken filmler varken, birçoğunu yapamamaktır. Kimi için , yaşamının amacı olarak gördüğü, ulaşmak için çabaladığı ve sonunda sahip olduğu şeylerin kendisine bir şey katmadığı gerçeğini görmek,hayal kırıklığı içinde vaktini boşa geçirdiğini düşünmektir. Kimisi içinse , bugüne kadar erteledikleri, korku ve endişeleri yüzünden doya doya yaşayamadıkları, ardında bıraktıkları ve keşkeleridir.

Daha fazla kariyer, daha fazla başarı, daha fazla kazanç, daha fazla hırs,ve daha fazla  takdir…İşte insan, bu kısır döngü içinde boğuşurken, ıskaladığı ailesinin, sosyal hayatının, arkadaşlarının, yaşadığı şehrin ve doğanın, hobilerinin farkına bile varmaz. Bir sonu olmak şartıyla,güzel bir hayat için , elbette ki çabalar, ertelemeler ve tavizler olmalı.Ama bir sonu olmak şartıyla.

Hakikaten, önce evlendiğimizde hayatın daha iyi olacağına inandırırız kendimizi.Sonra çocuklarımız olana kadar,okulu bitirene kadar, işe başlayana kadar, evlendirene, evden ayrılana kadar. Dahası 100 milyar kazanana kadar, yeni bir araba ya da ev alana kadar, borçları ödeyene kadar, ilkbahara kadar, yaza kadar, maaş gününe kadar, emekli olana kadar, şarkımız söylenene kadar. Ölene kadar...   

Tabiki bunlar hayatın gerçekleri ve biz bu serüvene kendimizi kaptırdiğimizda kimi zaman mutluluktan uçar, kimi zaman üzüntünün, acının ve kederin derinliklerinde kayboluruz. Mutluluğu, parada, aşkta, mal mülkte ve başarıda ararken,tabiki hırsımıza esir olup, duygusal yıkımlar ve boşa giden çabalarla yüzleşiyoruz.

Tüm bu anlattıklarımız ,hırslı ve büyük beklentileri olan  insanların tercihleri gibi görünse de  bizlerinde zaman zaman yüzleştiği ve geçmek zorunda kaldığı engeller olabilmekte. Oysa  şu kısacık ömürde sade bir hayat ve küçük  hayallerle  yaşamak da oldukca  keyifli olsa gerek. Basit ufacık şeylerle mutlu olabilmekten bahsediyorum.Herşeyi sevmekten  herşeye aşık olmaktan ,günü yaşamaktan.Sabahları erken saatlerde yaptığınız bir yürüyüş,bir küçük sarı karıncayı ezmemek için yaptığınız bir sıçrayış.Küçük bir su birikintisinde banyo yapan tombul bir serçeyi izlemek gibi.Dahası yüzünüzü aydınlatan güneşle birlikte rasladığınız bir dosta selam vermek,hafif hafif bir şarkı mırıldanmak gibi.

Modern psikoloji bilimi de hayatın güzelliklerini ve mutluluğu, çoğunlukla yanlış yerlerde aradığımızı, yaşarken, hayatın her anında yakalanması gerektiğini savunuyor.Alfred D. Souza’nın şu güzel tespitiyle bitirelim.  "Uzun zamandan beridir gerçek hayatın, başlamak üzere olduğu izlenimine kapılmıştım. Fakat her zaman yolumun üzerinde bir engel, öncelikle erişilmesi gereken bir şey, bitmemiş bir iş, hizmet edilecek zaman, ödenecek bir borç oldu. Sonra hayat başlayacaktı. Sonunda anladım ki bu engeller benim hayatımdı." ’Dün bitti,bu günün hala devam ediyor, yarınsa belki de hiç olmayacak.

Ayrıca bu gün öğretmenler günü.Tüm meslettaşlarımın bu güzel günü kutlu olsun. Hayatı ıskalamadan yaşamanız dileğiyle…Selam ve Sevgiler…
YORUM EKLE