Isle of Man TT: Dünyanın En Tehlikelisi

Isle of Man bir ada bölgesinin ismidir. Nüfusu yaklaşık 88bin olan bu küçük ada bölgesi iç işlerinde bağımsız olmakla beraber dış işlerinde Birleşik Krallık’ a bağlıdır. Dünyanın herhangi bir bölgesinde bulunan ve hepi topu ülkemizin küçük bir şehri kadar kalabalık bu bölgeyi nasıl oluyor da tüm dünya tanıyor? Aslında bu elbette kolay değil, uzun yıllar süren bir süreç ancak Isle Of Man adası, gelişen teknoloji ile birlikte dünyanın dört bir tarafından gelen yaklaşık 40bin kadar turisti her yıl en az iki hafta boyunca misafir ediyor. Ülkemizin yaklaşık 80 milyonluk nüfusunu düşünecek olursak her yıl 40 milyon kişinin ülkemize turist olarak gelip en az iki hafta kaldığını hayal edebiliyor musunuz? Peki gelin Isle of Man adasının hikayesine bir bakalım.  

Adada hareketlilik 1904 yılında başlıyor. O yıllarda otomobil yarışı gibi çeşitli yarışlar gazeteler sayesinde organize ediliyordu. Gordon Bennett isimli varlıklı bir yayımcı da o yıllar çeşitli yarışların düzenlenmesinde rol almıştır. 1904 yılına gelindiğinde Isle of Man adasında bir yasa çıkarılır ve çıkarılan yasa sayesinde bölgedeki yollar Gordon Bennett araçlarını test edebilsin diye trafiğe kapatılmaktadır. Bu durum motosiklet yarışçılarının dikkatini çeker. Motosikler yarışları için bu bölgedeki kapalı yollar güzel bir fikirdir. Ve 1907 yılına gelindiğinde artık Isle of Man TT yarışları resmen yapılmaya başlanır. Isle of Man TT adındaki “TT” harfleri İngilizce “Tourist Thropy” kelimelerinin kısaltılmışıdır. Bu iki kelimenin Türkçe karşılığı “Turist Kupasıdır.” Çünkü yapılan yarışlara özellikle ülkenin dışından katılım çok fazladır.


Günümüzde dünyanın dört bir yanından motosiklet kullanıcıları motosikletleri ile yola çıkıp iki hafta sürecek olan yarışlara katılmak için adaya gitmektedirler. Yarışlara katılmak için ya da yarışları izlemek için 2017 yılında adaya giden turist sayısı yaklaşık olarak 40bindir.


Bu yarışlar sırasında adada hayat durmaktadır. Okullar tatil edilmekte ve ada turistleri ağırlamaya odaklanmaktadır. Zira adanın gelirleri arasında turizm gelirleri çok önemli bir yer almaktadır. Bu yarışların diğer yarışlara göre daha popüler olmasının bir sebebi hem yarışçılar için hem de izleyiciler için herhangi bir güvenlik önlemi alınmamaktadır. Her şey normal bir günde motosiklet kullanmaya çıkmışsınız gibidir. Balkonunda çamaşırlar asılı bir evin önünden hızla geçebilirsiniz. Ya da bahçesinde çocukların oynadığı bir villanın. Ve yollar tamamen kapalı olduğu için limitleri sonuna kadar zorlayabilirsiniz. Yarışçıların yaklaşık olarak 320 km hızlara kadar çıktığı 60 kilometrelik rota her ne kadar kulağa çok çekici gelse de “Dünyanın en tehlikeli yarışı” unvanlı yarış büyük riskler barındırıyor. Yarışlarda şimdiye kadar yaklaşık olarak 200 kişinin hayatını kaybettiği ve sayısız kişinin ağır yaralanmalarla adadan ayrıldığı bilgilerine ulaşabilirsiniz.


Buraya kadar her şey belki ilginç bilgilerden oluşuyor. Ancak buradan çıkarmamız gereken ders şu ki Gümüşhane’ de de benzer bir etkinlik başlatılabilir ve turist çekilebilir. Tabii ki yollar kapatılsın ve motosiklet yarışları yapılsın demiyorum. Şehrin kendine has özellikleri gün yüzüne çıkarılsın. Örneğin; yeni yapılacak kayak tesisinde çeşitli yarışmaların düzenlenmesi planlanabilir. Süleymaniye Mahallesi’nde oluşturulan gezi parkurunun tanıtımı için daha fazla çaba sarf edilip bu bölgede Trabzon’un peştemali yerine gerçek Gümüşhane yöresine ait ürünler satılarak, bu yörenin yiyecek ve içeceklerinin sunulacağı işletmeler açılıp insanları zamanda yolculuğa çıkararak bir bölge ile hem Gümüşhaneliler hem de il dışından gelenler için bir uğrak yeri oluşturulabilir. Sadece bunlarla sınırlandırmak doğru değil. Önemli olan birçok yerde olan şeyleri şehre taşımak değil, şehrin sahip olduğu değerleri turistler ile buluşturmaktır. Mesela şehrimizin turizm hamlesinde önemli bir yere sahip olacak kadar güzel ve fazla sayıda yaylamız var.


Hatta şehrimizin güzellikleri bir yana, tıpkı Isle Of Man adasında yapılan “Turist Kupası” na benzer bir spor dalını da şehrimizde oluşturabiliriz. 28 şubat 2017’de tekrar milli takım antrenörü olan Coşkun Abiş’ e daha fazla olanak sağlanarak atıcılık sporunda marka il olabiliriz. Türkiye’ nin her yerinden insanlar atıcılığı hem öğrenmek hem de çeşitli yarışmalara katılmak için buraya gelebilir. Ah tabii ki ben naçizane bir hayalciyim. Ve tabii ki en doğrusunu, mesaisini bu gibi şeyleri düşünmek ve planlamakla geçiren kurumlar bilir.

YORUM EKLE