KADINLAR GÜNÜ'NÜN ARDINDAN

Bir 8 Mart Kadınlar Günü’nü daha geride bıraktık. Kutlu olsun.

*

Şimdi dünyada ve ülkemiz sathında kadının getirildiği noktayı görelim. Getirildi diyorum, çünkü bütün dünyada, efsanevi Amazonlar dışında, tarihin hiçbir döneminde kadınlar kendi istikametlerini kendisi tayin etmemiş, kendi sınırlarını kendileri çizmemiştir. Bu sınır, erkeklerin tolere ettiği kadardır ancak.

*

Tarihte bir kurgu ve temenni platformu olan Sion Tarikatı gibi ütopyacı güruhların varsayımındaki Tanrıçanın dahi kadınlığının elinden alınıp Tanrılaştırılması ilginçtir. İnançlar tersyüz edilerek iki kutsal dişi olan iki Meryem’in, var eden dişiliğinden kaynaklanan önceliğine son verilmesi, sembolik bir vaka olarak, erkek egemenliğinin insanlık tarihine ne kadar sirayet etmiş olduğunu göstermesi bakımından dikkate değerdir.

*

İslam’da da durum bundan farklı değildir. Peygamberimizden önce, ailelerin utanç vesilesi olan kadın, daha doğduğunda yok edilme yolarına gidilirken, o, kadını alıp toplumun tam göbeğine kondurmuştu.Onun döneminde kadın erkek kim olursa olsun, nerede olursa olsun aynı mekânları paylaşırken ve kadın toplum hayatının her yerinde, hatta savaş cephelerinde bile erkeklerle birlikte varken, ondan sonra bütün bu mekânlardan uzaklaştırılıp tecrit edilmiş; çıplaklığı ile mahzenlere, saklanmışlığı ile kara donlarla kaplanıp peçe altına atılmıştır. Çünkü burada, kadın için sınırları koyan, inanç değil, erkekti.

*

Ülkemizde Atatürk’le beraber başlayan, kadının yeniden toplum hayatına katılması, günümüzde büyük oranda geriye dönüş sinyalleri vermektedir. Memleketin her köşesini sarmış olan cahil tarikat yapılanmaları, çığ gibi büyümekte ve ülkeyi örümcek ağı gibi sarmaktadır. Eğer bu durum bir on yıl, yirmi yıl daha devam ederse, kadının toplumdaki yeri, yeniden peygamberimiz öncesi cahiliye dönemine benzeyecektir.

*

Pekiyi, kadının bütün yönleriyle toplumun eşit bireyleri olabilmesi için ne yapılmalıdır? İlk önce bu gidişata dur diyecek bir iktidar değişikliğine ihtiyaç vardır. Muhalefette bunu sağlayacak kim görülüyorsa ona destek vermek ve bu umutsuzluktan kurtulmak, arkasından da toplumun topyekûn aydınlanmasını sağlayacak bir eğitim seferberliği yürütmek gerekir.

*

Yüksek seviyede eğitim görmüş toplumlar, bu tür ağır sorunlar yaşamazlar. Eğitim toplumun temelidir. Çünkü eğitimli toplumlarda kadın, erkek yoktur; ancak eşit haklara sahip, bireyler vardır.
YORUM EKLE