KÖY MUHTARLIĞINDA YAPTIĞIN, İL GENEL MECLİSİNDE TUTMADI MI?

22 Kasım 2012

Bu tarih bana doğum günüm dışında bir şeyi daha hatırlattı.

Musalla vadisinde yapılması planlanan HES’leri protesto etmek için toplanan ve kendilerine yol haritası çizmek isteyen köy halkının arasına sahilden gelen rüzgâr, bir adamı karıştırdı.

Rüzgârın getirdiği adam şunları diyordu;

''Şu anda 9 pare köyün Musalla’da ilk toplantısı gerçekleştirildi. Musalla vadisinde bir diğer ifade ile Artabel vadisinde 3 adet HES yapılıyor. Özellikle HES’lerin biri, Musalla vadisinin doğal suyunu, doğal kaynağını alarak bir başka kaynağa taşımak gibi çok kötü bir sürece vadiyi sokmak istiyor. Burada 5 muhtar ve onlarca vatandaş bu olaya tepkilerini koymak ve yol haritası çizmek için bir araya geldiler. Ve bir yol haritası belirlendi. İlk etapta hukuki boyut gündeme geliyor. Olayı hukuka taşıyacaklar. Akabinde de yine bu vadide bulunan 9 pare köyün bireyleri, fertleri, gerek bu bölgede oturan, burada oturan, gerekse de Türkiye'nin diğer vilayetlerinde oturan insanlarına çağrı yaparak vadinin korunmasını isteyecekler. Bu bir yol haritası. Bu bir araya gelme tamamen demokratik bir girişimdir. Hiç kimsenin kendi elindeki suyu, kullandığı suyu kaybetmek gibi bir niyeti yok. Elbette ki HES’ler bu ülke için gerekli.  Ama hepimiz biliyoruz ki son derece fütursuzca ve yanlış projelerle insanların elinden su kaynakları alınarak farklı mecralara taşınmak isteniyor. Ya da paraya çevrilmek isteniyor. Bu vadideki insanlar geçim zorluğu içinde, sıkıntı içinde bu toprağı, bu suyu beklediler. Ve bugün de buna sahip çıkmak için bir araya geldiler. Bir Yol haritası belirlediler. Herkese, hepimize, hepinize hayırlı olsun diyorum. Teşekkür ederim.''

Sordum etrafıma, kim bu adam? Gazeteci dediler nasıl tanımazsın. Tanımadığıma göre iyi bir gazeteci değil ya da memleketimize çokta faydalı olamamış desem de o gün davamızın içinde gördüğüm sahilden gelen adam hakkında halisane duygulara kapılmıştım.

Biz Musalla vadisi olarak mücadelemize devam ededuralım, bir süre sonra sahilden gelen adamın vadide yapılması planlanan HES’lerden birisini de devralıp, hidroelektrik santral binası ile hat boyunca yerler satın aldığını duyduk.

İlk başlarda şehir efsanesi deyip ve kulak asmadım. Fakat bir süre sonra sahilden gelen adamın bir akrabasına durumu sorduğumda; ''Evet hatta ben bile yerimi sattım. Paramın yarısını aldım, yarısını da Hes’midir, mes midir her neyse o bitince alacağım.'' cevabı, duyduklarımızın efsane değil gerçek olduğunu gösteriyordu.

O gün şu kanıya varmıştım; sahilden gelen adam rant ve menfaati için Musalla vadisinin davasını sattığına göre ne iyi bir gazeteciymiş, ne de iyi bir adam. Zaten o günlerde vadi halkı sahilden gelen adamın birinci önceliğinin her daim menfaati ve kişisel çıkarları olduğunu söylemekte idi.

Musalla ve Gülaçar vadileri kararlı davasına devam etti. Verilen mücadele ve itirazlar sonucu devletimizin takdiri midir bilinmez, 5 yıldır HES firmaları Elhamdülillah vadimize çivi çakamadı.

Söylentilere göre 2 yıl önce yapılan mahalli seçimlerde sahilden gelen adam HES kurmak istediği köyün muhtarlık seçimlerine maddi ve manevi müdahalede bulundu. HES karşıtı olan mevcut muhtarın seçilememesi de söylentileri doğrular nitelikte idi.

Gümüşhane’de son zamanlarda gündemde olan il genel meclisi seçimlerinde sahilden gelen adamın HES’ler konusunda iş kolaylaştırıcısı olabilecek birini desteklediği fakat köyde muhtarlıkta yaptığı hesabın, şehirde il genel meclisi başkanlığında tutmadığı da sokaklara yansıyanlar arasında.

Sahilden gelen adam, 12 yıldır yazı işleri müdürlüğü yapan bir kişinin, toplumun kınadığı bir olay hakkında yazdığı bir köşe yazısı yüzünden işine son verdi. Demek ki sahilden gelen adamın literatüründe basın özgürlüğü yok imiş.

Takip edebildiğim kadarı ile sahilden gelen adamın gazetesi her defasında yeni kurulan ve yerel basın anlamında kısa sürede Gümüşhane'nin yıldızı olan Gümüşhane Olay gazetesine karşı cephe almış durumda. Derdi nedir bilemem ama.  Ben tam 42 haftadır bu gazetede yazıyorum. Ve çoğunlukla eleştiri yapmama, hatta eleştirilerimin kimi zaman gazetenin yöneticilerini hedef alır nitelikte olmasına rağmen 42 haftadır ben ne bir sansür yedim, ne engellendim ne de yazılarıma son verildi.

Demek ki her fırsatta karalamaya girdiğiniz bu gazete, sizden en az 2 gömlek daha özgürmüş.

Ben Gümüşhane'de erozyonla bir karış toprak kaybolmadığı güne kadar, kimyasallarla şehrimizin zehirlenmediği güne kadar mücadeleme devam edeceğim. Sahilden gelen adamın benden ve çevremden rahatsızlık duyduğu belli ki defalarca beni sahildeki gazetesinde ve gazetenin memleketteki ayağında tutarsızlıklarla dolu, sosyal medya hesaplarından devşirilen haberlerle polemik içerisine çekmeye çalıştı.

Bu yazımı polemik saymayın. Sizi ne polemik konusu yaparım, ne de ciddiye alırım. Çünkü ben hayatta para hırsına kapılmış insanlarla polemiğe girmekten imtina ederim.

Gümüşhane’de kim kör kim sağır bilemem, ama ben dilsiz değilim.

Sağlıcakla kalın.
YORUM EKLE