LAF OLA

"Suskunluğum asaletimdendir 
Her lafa verilecek bir cevabım var. 
Lakin bir lafa bakarım laf mı diye. 
Bir de söyleyene bakarım adam mı diye?” 

Mevlana, bu ünlü sözlerini  suskunluğun asalet olduğunu ve nefsinin hırslarına kapılıp her söze yanıt vermediğini, her sözün düşünce içermediğini, düşünce içermeyen sözleri ise dikkate alarak karşılık vermek gerekmediğini anlatmaya çalışmıştır. Lakin ruhunu emperyalistlerin boyalı dudaklarına emdiren, namusunu ABD’nin kucağına bırakan, vicdanını petrol kuyularının ziftlerinde yıkayan insanlıktan nasip almamış bir sinek Birleşik Arap Emirlikleri Dışişleri Bakanı Abdullah bin Zayed, Iraklı bir Twitter kullanıcısının paylaşımını kendi Twitter sayfasında paylaşmış ve şu adice ifadelere yer vermiştir.  "1916 yılında Türk Fahri Paşa'nın Medinetü'l Münevvere halkının hakkına girdiğini ve onların mallarını çaldığını, onları kaçırdığını, Şam'dan İstanbul'a "Seferberlik" ilan ederek, Medine'deki el yazması eserleri çaldığını biliyor muydunuz? İşte Erdoğan'ın dedelerinin Müslüman Araplarla ilişkisi buydu." Diye yazıyor sinek. Aslında sinek bir şey değil; ancak midemizi bulandırıyor. Peki, bu sinek neden vızıldıyor? Küresel kazanı kaynatan güçlerin yıllardır büyük Türk milletinin kuyusunu kazmaya çalıştığını biliyoruz. Çokta eskilere gitmeye gerek yok. ABD ve onun yardakçıları kırılmaz sandıkları kılıçları çekmiş ve Türk milletinin göğsüne saplamak için kahpece hamleler yapmaya başlamıştır. İlk hamlesini de 15 Temmuz hain darbe girişimiyle bizden görünümlü ederi bir dolar olan vatan ve millet sevgisinden yoksun ihanetçi itlerle yapmış; fakat kırılmaz sandıkları kılıçları büyük Türk milletinin vatansever, iman dolu göğüslerinde param parça olmuştur. İkinci kılıçları Fırat Kalkanı hareketiyle Türk milletinin kalkanında kırılmış ve parçaları Suriye’nin çöllerine gömülmüştür. Bölgesinde ve dünyada güçlenen Türk milleti bağımsız politikalarıyla kirli planları mızrağının ucuyla yırtıp Ortadoğu’nun petrol kuyularına atmıştır. Türkiye’nin Arap coğrafyasında da güç kazandığını gören ABD Türkiye’nin elini zayıflatmak için Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan etmiştir.  Ancak Türk devletinin akıllıca yapmış olduğu hamlelerle ABD’nin evdeki hesabı çarşıya uymamış ve bu süreçte Türkiye’nin bölgede güçlenmesine vesile olmuştur. Bunu gören ABD işte bu cahil cühela üzerinden abuk sabuk açıklamalar yaptırarak Türk ve Arap halklarının arasını açmak istemektedir. Yani sineğin vızıltı çıkartması beslendiği pisliğin bitmek bilmeyen kirli, kanlı planlarındandır. Bilindiği üzere gereken cevap devletimizin en üst makamı olan Cumhurbaşkanımız tarafından verilmiştir. Şunu da iyi biliriz ki, sinekler pisliklerden beslenirler ve ömürleri de kısadır.   

Bu vesile ile vatansever, dürüst, cesur ve yüreği Peygamber sevgisiyle dolu bir Osmanlı Paşası olan Fahreddin Paşayı kısaca tanıyalım.        

Medine müdafaası sırasında karşı karşıya geldiği İngiliz ajanı Lawrence tarafından “Çöl Kaplanı” olarak tanımlanan Fahrettin Paşa’ya, İngiliz yarbayı Bassett “Kaburgalarına kadar tam bir askerdir.” diyor. Fahreddin Paşa İngilizler’in desteğindeki Şerif Hüseyin’e bağlı çetelerin iki buçuk sene boyunca kuşattıkları Medine’yi bin türlü yokluk içerisinde ve hattâ açlıktan çekirge yiyerek muhafazaya çalışmıştır.  Mondros Mütarekesi’ne rağmen teslim olmayı reddetmiş; ama tâkatinin tükenmesi üzerine geçmiş asırlarda İstanbul’dan Hazreti Muhammed’in kabrine gönderilmiş olan hediyelerle kutsal emanetleri Vehhabi ve İngiliz tehlikesinden korumak için İstanbul’a getirmiştir. 

Fahreddin Paşa, kılıcını İngilizlere teslim etmemiş Peygamber Efendimiz’in kabrinin başına bırakmış ve oradan ayrılmamıştır. Bayrağımı burçlardan indirtmem, Efendimiz’i bırakmam, diye haykıran ve İngilizlere teslim olmayan Çöl Kaplanı Fahrettin Paşa, sonunda, kendi subaylarının ani bir baskınıyla Hz. Peygamber’in kabrinden cebren çıkarılabilmiştir.

Türk milleti tarihte olduğu gibi bugün de yaptıklarıyla asil bir millet olduğunu dost ve düşmana göstermiştir. 

Allah’ın nizamını dünyaya yaymak gibi büyük bir ülküyü bize bırakan tüm ecdadımızı rahmet ve minnetle anıyorum. 

YORUM EKLE