Mastra, Endemik, Mendemik

‘’Başta TEMA Vakfı olmak üzere bazı entel grupların durduk yere çevrecilik oyunu oynamalarına doğrusu şaşarım. Bölgenin bakir kalması için son nefeslerine kadar mücadele edeceklermiş. Endemik mendemik gibi halkın bilmediği sözcükleri kullanarak güya yaşam alanı sınırlı canlılar yok olacakmış. Yani kelebekler böcekler kuşlar kertenkeleler.‘’

Geçtiğimiz günlerde yerel basında çıkan ‘’Karadeniz’de en fazla endemik bitki türü Gümüşhane de‘’ başlıklı haberin ardından emekli bir öğretmenimizin yaklaşık bir yıl önce köşe yazısında yazdığı ve ilk paragrafta sizlerle paylaştığım bölümü aklıma geldi.

Bir eğitimciye asla yakıştıramadığım bu sözcüklerin ardından böyle eğitimcilerimizin yetiştirdiği nesli sorgulamaktan kendimi alıkoyamıyorum.

Gümüşhane endemik türler açısından Karadeniz’in en zengin ili olma özelliğini taşımaktadır. Geçtiğimiz günlerde Sayın Valimiz “Gümüşhane İlinin Karasal Biyolojik Çeşitlilik ve İç Su Ekosistemleri Biyolojik Çeşitlilik Envanter ve İzleme Projesi’’   çalıştayında yaptığı konuşmada Gümüşhane’nin bu özelliğine vurgu yapmıştır.

Sayın Valimizin Gümüşhane’nin biyolojik çeşitliliğine vurgu yaptığı bu konuşmasının ardından milletvekillerimiz ve belediye başkanımız ile Mastra altın madeni ziyareti sonrası yapmış olduğu açıklamalara baktığımda, sayın valimizin şehrin biyolojik çeşitliliği ve endemik türleri ile ilgili düşüncelerinin askıda olduğunu görüyorum.

Madencilik sektörü mutlaka şehrin istihdam sorununu çözecektir; fakat, istihdam sorununu çözerken şehirden götürdüklerini göz ardı etmemiz en büyük yanılgımızdır.

Madenciliğin getirisi sadece istihdam ve şehir ekonomisine birazcık katkı iken; götürüsü, yok olan canlı türleri, siyanür vb. kimyasallarla kirletilen topraklar, insanların kısa ve uzun vadede yaşayacakları sağlık problemleridir.

Gümüşhane’de son yıllarda yönetim mekanizmasında olan kişiler maalesef şehrin tek kurtuluşunu madencilik olarak görmüşlerdir. Ama maalesef ki madenciliğin kısa vadede kurtuluş iken uzun vadede başta pestil köme sektörü, organik tarım, doğa turizmi, arıcılık ve balıkçılık olmak üzere diğer tarım faaliyetlerini yok edeceğini hep görmezden gelmişlerdir.

Yöneticilerimizin başarısızlıkları sonucu şehrin madencilik dışındaki yerel kaynak ve dinamiklerini ortaya çıkaramamalarının sonucu olan istihdam sorununu kalkan olarak kullanmaları ise olayın en ilginç yanı olmaktadır.

Şehrimizi yönetenlerin şehrimizin doğal yapısı ve biyolojik çeşitliliği ile ilgili yapmış olduğu açıklamalar oldum olası bana samimiyetsiz gelmektedir.

Bizi entel grup olarak gören sayın emekli öğretmenimizin, bizi ve bölgemizin bakir kalması için son nefesimize kadar vereceğimiz mücadeleyi anlamaları için önce toprağı anlamaları gereklidir. Biz sayın hocamızın önemsemediği kelebeğin, kuşun ve kertenkelenin bu dünya üzerinde en az bizim kadar yaşama hakkına sahip olduğuna inanan bir merhamet yapısına sahibiz.

Başta sayın valimiz olmak üzere şehrimizin yönetim kademesindeki her bir bireye; madencilik ile ilgili bir kelime bile söylemeden önce, dönüp mevcutta kucağımıza bırakılan 3 adet atık(siyanür) barajına bakmalarını naçizane öneririm.

Lütfen ama lütfen bu şehre kıymayın. Unutmayın! Dünya üzerinde yok olan her tür, yeni bir hastalığın ortaya çıkması anlamını taşımaktadır. “Bir böcekten, bir kuştan, bir ottan ne olur! Kaybolsun, gitsin!” demek, yüce Yaradan’ı inkârdan öte bir şey değildir.   

Şehrimizin biyolojik çeşitliliğinin özde farkında olan, insan sağlığını önemseyen ve çevre dostu yöneticilere kavuşmamız temennisi ile.

Sağlıcakla kalın.
YORUM EKLE