MAZLUMUN YANINDA OLMAK

Türk milleti insani yardımlar konusunda tarihinden ve kültüründen gelen güçlü bir geleneğe sahip bir millettir.Doğal afet,savaş,göç,yoksulluk,toplumsal çatışma ve darbeler nedeniyle zor durumda kalmış milletlere her daim yardım etmiş ve bu alanda yıldızı parlayan bir ülke olmuştur. Bu gün de bu alanda  ABD ve İngiltere gibi ülkelerden  sonra  en çok  yardım yapan ülke konumundadır.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti dünya küresel yardımlar sıralamasında üçüncü  sıradaysa, bu bizim  için şeref  ve onur kaynağı olmalıdır.Ülkemizin ve milletimizin bu necip özelliğiyle her zaman gurur duyuyoruz. Sultan II.Abdulhamit döneminde  bile Pakistan  ve Japon depremzedelere yardım gönderen bir atanın torunları olarak bizlerde hiçbir acıyı ayırt etmeden kanayan her yarayı sarmaya koşmalıyız. Benim acım , senin acından daha büyük değil , senin acın benim acımdır felsefesiyle   mazlum milletlere  yardımda bulunmalıyız.

Benim necip karakterli milletim,  yardım  ettiği yada edeceği millete,onu  küçük düşürmeden, evrensel bir saiklikle zaten yardımını etmekte. Burada sözümüz  küçük bahanelerle  yardım edecekleri milletlerin dinine, kitabına, ırkına,meşrebine  bakanlaradır.Çünkü, ülkemizde "şu şuna zulmederken neden sustun da şimdi konuşuyorsun" gibi zulmü ve zalimleri değil de birbirlerini suçlayan, kısır tartışmalara giren gruplar bulunabilmekte.

Otoritenin ya da devletlerin yaptığı bir zulmü onaylamıyorsan, mazlumlara koşulsuz yardım etmek zorundasın arkadaş. Çünkü acının ve zulmün ideolojisi ,coğrafyası , dili yoktur. Bize düşen mazlumun yanında ve zalimin karşısında olmaktır . Biz ki insan olarak tümden adaletsizliğe ve zulme karşı küresel bir duruş sergilemiş bir ecdadın torunlarıyız, öyleyse hiç bir acıyı diğer bir acıyla kıyaslayamayız.

Peygamberimizin yoksul Yahudilere yardım ettiğini unutmayalım.Yine Mustafa Kemal’in , Filistin ‘ li Müslümanlara yardım edin diye genelge yayınladığını hatırlayalım. Kızılay , Suriye ‘li Müslümanlara yardım ediyorsa , hep bu milli ve insanî ilkeden hareketledir . Mazlumun ve zalimin safı aynı değilse , bizim mazlumun yanında durmamızdan daha doğal bir şey olamaz. Eğer vicdanımızı sınırlar ve yardımlarımızı çıkarlarımıza göre belirlersek , başka halkların bize yardım etmediği masalını da konuşmaya ve tartışmaya devam ederiz .Marmara depremi unutulmamalıdır.

 Halepçe, Kerkük ,Mısır , Filistin’e  yaptığımız yardımları sorgulayan ve oralarda ne işimiz var diyenlere de sormak gerek ? Dün Memlük sonrası Mısır’ da ne işimiz varsa , bugün de Suriye‘de  o işimiz vardır . Mustafa Kemal Trablusgarp ‘ ta ne arıyorsa , benim vicdanım da Yemen ve Somali ‘ de onu arar . Yani tarih değişir ama , vicdan ve kabuller değişmez. Yoksa mazlum halklara örnek olacağız düşüncesi palavradan öteye gitmez.Türk milleti ve atalarımız her yere çoğulcu adaleti ve acıma duygusuyla gitmişlerdir .Hesapkâr bir çıkar mantığıyla gitselerdi , bu kadar seveni olan bir millet olabilir miydi ?

Yıllar önce  eserlerinde mazluma yardımı şiar edinen Nazım Hikmet usta’nın bir Mısırlıya   seslenişiyle devam edelim.                                                                                       " Mısırlı kardeşim, Kanalın sularına karıştı kanın.
İnsanın yurdu bir kat daha kendinin olur, Toprağına, suyuna karıştıkça kanı.
Yaşanmış sayılmaz zaten,Yurdu için ölmesini bilmeyen millet."Vicdanın haritası yoktur. Dünyadaki  her türlü  zulme, haksızlığa  ve darbeye de karşı çıkmalıyız .  

Vatan şairimiz Mehmet Akif ‘in dizeleriyle bitirelim : 

”Tükürün milleti alçakça vuran darbelere, Tükürün onlara alkış tutan kahpelere“    Biz ülkü ve ideallerimizle gariban ve yoksul milletlerin yanında olursak , Akif ‘ in tükürdüğü zalimler de  hiçbir zaman amaçlarına ulaşamazlar. Acıların sorgulanmadığı, vicdanımızın özgür sesini dinlediğimiz bir anlayışta buluşmak  dileğiyle , her şey gönlünüzce olsun .

YORUM EKLE