ÖMÜR DEDİĞİN!

TRT ekranlarında karşımıza çıkan  ibretlik öykülerin birinci ağızlardan anlatıldığı ibretlik bir program. Sevinçlerin, hüzünlerin, yalnızlıkların, terkedilişlerin titrek seslerle anlatıldığı bazen gülme tadında bazen ağlamaklı bir belgesel. Zamanı geriye almanın imkansızlığına sitem edişin, vefanın, sadakatin, fedakarlığın ve  keşkelerin dili bu program.

Ömür dediğin programını izlerken insan ömrünün nelerle geçtiğini ya da geçeceğini gözünün önüne getiriyor. Hangi hayat hikâyesi bizimkine benziyor ya da hangi hayat hikâyesine bizim hayat hikâyemiz benzeyecek. Tercih şansımız olabilse bu programda yayınlanan hayat hikâyelerinden hangisini tercih ederdik. Çocukluk günlerimiz, gençliğimiz her şey gözümüzün önünden nasılda geçiveriyor.

Ömrü hep kazanmak arzusu ile geçmiş yıllarını siyasete adamış bir abimizi hasta yatağında ziyaretimiz sırasında TRT ekranlarında izleyicilerin karşısına çıkan program sohbetimizin konusu oldu. En güzel yıllarını siyasete adamış büyüğümüz, bize yaşadıklarını pişmanlıklarını ve şuan ki duygularını anlattı.  Hayatı boyunca İstediği birçok şeyi elde ettiğini söyledi. Tek bir şeye üzüldüğünü ifade etti. Keşke dedi;  elimde fırsat olsa da zamanı yeniden geriye alsam ve verdiğim tüm siyasal güç olma mücadelelerinin yerini hayır işlerine adayabilsem. Keşke ne kadar okuma sıkıntısı çeken çok zor durumda olan öğrenci varsa tespit edebilsem. Ekonomik ve Siyasi gücü yüksek her insanın ayağına kadar küçücük işler için değil de hayır işleri yaptırmak için gidebilsem dedi. Yanından ayrılırken bize kendi yaptığı hataları anlattı. Şu şurada olsun bu burada olsun diye geçen günlere isyan etti. Kimlerin tayinini yapmak için ne uğraşlar verdiğinden yaptığı birçok atamanın içerisinde ne kadar torpil ve hatırın gizli olduğundan yakındı. Yaptığı uygulamaların bir yerleri mutlu ederken bir yerleri de nasıl mutsuz ettiğini yeni anladığını söyledi. Bir zamanlar yüzdüğü sulardan bir bardak suyu bile zor içebildiğini söyledi. Hak ararken haksızlık yapmayın dedi. Yetim hakkından bahsetti. Bir zamanlar hiç susmayan fakat şimdilerde hep susan telefonlarını anlattı. Hayır işlerinde yarışın dedi. Şuan ekonomik olarak çok iyi durumda olmasa da elinden geldiğince ekonomik imkânsızlıklar içindeki kız çocuklarının okuması için imkânlarını seferber ettiğini söyledi. Kurtuluşumuz yalnızca onların okumasındadır diye titrek bir sesle cümlelerini tamamladı.

Yaşadığı ibretlik olaylardan birini bizimle paylaştı. Otogarda çaresiz bir şekilde karşılaştığı bir kız çocuğunun ağlamasını anlattı. Arkadaşları tatile girilmesi nedeni ile memleketine giden kendisi ise ailesinden gelecek otobüs bileti parasını beklediği için arkadaşlarından 4 gün sonra memleketine gitmek zorunda kalan, parası geldiğinde ise 10 Türk Lirası eksik olduğu için biletini alamayan, 12 saatlik yola eksik parası nedeni ile ayakta gitmeye razı olan kız çocuğunu anlattı. O an 10 Türk lirasının ne kadar değerli bir para olduğunu ancak orada anlayabildiğini ifade etti.

Değerli okurlar, zaman çok çabuk geçiyor hayatın telaşına kapılıp bazı şeyleri hepimiz çok çabuk unutabiliyoruz, kimimiz için 10 TL hiçbir önem arz etmezken bir başkası için gurbetin sona ermesi ve sevdiklerine kavuşabilmeyi ifade ediyor. Eğitim-öğretim yılının yeni başladığı bu dönemin hepimiz için yeni bir fırsat olduğunu düşünüyor ve bu nedenle bu fırsatı iyi değerlendirmek adına ekonomik sıkıntı içerisindeki ailelerin kız çocuklarını tespit edip onların okumasına bir nebze olsun katkıda bulunabilmenin mutluluğunu yaşamamız gerektiğine inanıyorum.

Ülkemizin önde gelen tanınmış psikiyatristlerinden birinin sözleri ile yazıma son veriyorum. "Modern hayat hepimizi bencilleştiriyor. Yaşadığımız lüksün, refahın farkında değiliz. Yoksul bir ülkeye gidip, bir cep telefonu parası ile bir çocuğun 6 aylık hayatını kurtarabileceğini gördüğün zaman bütün referanslar değişiyor”.

Sağlıcakla kalın…
YORUM EKLE