PARALELCİ AVCILIĞI

“Vicdanlı ve dürüst olmak, “hesaplı” olmaktan iyidir. “Hesap” insanı makam sahibi yapar da, “vicdan” daha önemli bir işe yarar, insanı insan yapar." Nietzsche

Nereden nereye…

Allah er geç hükmünü icra ediyor.

Bütün bu olanları ibretle ve gerçekten içim acıyarak izliyorum.

Hatırlarsınız, daha yakın bir zamanda insanlarımız “Ergenekoncu”, “darbeci”, “balyozcu” diye yaftalanmış, belki de Cumhuriyet tarihinin en büyük cadı avcılığı başlatılmıştı.

O GÜNLERDE İNSANLARIMIZI EN ACIMASIZCA SUÇLAYARAK HEDEF GÖSTERENLER BUGÜNLERDE ÇIKMIŞ “KUSURA BAKMAYIN, SİZİ DARBECİ DEĞİLMİŞSİNİZ, DARBECİLER PARALELCİLERMİŞ!” DİYORLAR.

Güler misiniz, ağlar mısınız!

Belki duymuşsunuzdur ki Gümüşhane çok küçük bir il; ortada olan biteni artık herkes sosyal medya aracılığıyla biliyor ve anında öğreniyor.

AK Parti Milletvekili aday adaylarından Prof. Dr. Yusuf DEVRAN, birkaç gün evvel yenilir yutulur olmayan bir iddiayı ortaya attı.

İddiaya göre Kelkit eski belediye başkanlarından Muammer Duran, Devran’ın paralelci olduğuna dair orda burda (daha çok da Ankara’da) tezviratta bulunuyormuş!

Hatta bir adım daha ileri giderek yine iddiaya göre Duran, milletvekili adayları belli olmadan evvel  Gümüşhane’de bir gazeteciye (o gazetecinin de ismini açıkladı, biz burda açıklamaya gerek görmüyoruz!) Devran’ın paralelci olduğunu yazması için para teklifinde bulunmuş!   

Aman Allahım bu günleri de mi görecektik!

Bu iddianın doğru olup olmadığını biz bilemeyiz. Yalnız, iddia bizde çok derinlikle çağrışımları da uyandırdı.

Dediğimiz iddianın gerçek olup olmadığı üzerinde söyleyebileceğimiz hiçbir şey olamaz! Böyle bir şey iddia boyutunda bile kalsa vahimdir. Günümüz siyasi ortamı ne yazık ki çamur at izi kalsın üzerinden yürüyor. Araştırma şirketleri gerçek olsun olmasın iddialar üzerinden Türk insanın algı ayarlarıyla oynandığını, bunun da kurnaz siyasetçiler tarafından ustalıkla yapıldığını söylüyorlar.

Şu anda Duran’ın mensup bulunduğu siyasi parti bütün bir cemaat mensuplarını paralelci göstererek potansiyel bir tahdit alanında tutmaktadır. Binlerce insan nasıl bir anda suçlu olabilir? Sırf cemaatçi yaftası takıldığı için “vatan haini” gözüyle bakılan insanları tanıyorum. Bu hakka ve hukuka reva mıdır?

Lakin Muammer Duran’ı da çok yakından tanıdığımız için  Duran’ın  ayrıştırıcı söylemler üzerinden siyasi rant devşiren bir siyasetçi olduğunu düşünüyoruz açıkçası.

Zamanında bizi de ipe sapa gelmez şeylerle suçlamış, genel siyasi konjonktüre karşı yazılar yazdığımız feveranıyla –sanki suçmuş gibi- şahsımızı birilerine çok kuvvetlice hedef göstermişti. İlahi mahkeme celbi vicdanına taahhütlü olarak gönderilmiştir!

ŞÜPHESİZ ALLAH HESABI EN ADİL GÖRENDİR.

Şuyuu vukuundan beterdir kabilinden insanları böyle saçma iddialarla suçlamak ve bunun üzerinden de haksız siyasi prim elde etme hastalığı şu son zamanlarda bulaştı (bulaştırıldı) bize!

Bu anlamda rezil bir siyasi ortamdan geçiyoruz.

Bir kere lise de matematik öğretmenimiz bize bir şey öğretmişti: Yollar en az bir kez kesişiyorsa onlar paralel değildir!

Cemaatle hükümetin yolları da en az bir kere kesişmiştir!

Yani şu anda paralelci diye suçlananlarla suçlayanların yolları geçmişte kesişmişti. Bunlar yıllarca aynı geminin içinde aynı yöne giderken siyaset birliği yapmıştı. Dolayısıyla paralelci diye suçlananlarla suçlayanların yolları geçmişti bir kere kesişmişse demek ki bunlar paralelci olamaz!

Şimdilerde birilerini palalelci diye suçlayanların önde gelenlerinden birisi bütün bu söylediklerimize doğrularcasına çıkıp şöyle dedi: "Cemaat ne getirdi de geri gönderdik. Emniyeti, yargıyı cemaate verdik!"

Bunu söyleyenler cemaatten gelen her isteği yerine getirdikleri için kalkıp kendilerini suçlayacakları yerde, başkalarını paralelci diyerekten suçlama cüretini gösterebilmektedir.  Pes !

Paralelci diye suçlananların devlette yapılanmalarına izin veren kimdir veya kimlerdir?

Bu sorunun yanıtı bizce çok önemlidir?

Bizce bu sorunun yanıtını en iyi bilenlerden birisi Muammer Duran’dır!

Paralelci diye suçlanan cemaate ait yurtlara çalışma iznini ve ruhsatlarını kim verdi?

Ayrıca bir sorunun daha yanıtını çok merak ediyorum:

Şimdilerde Güneydoğu'da sözde asayiş birimlerini kurup yollarda kontrol yapan ve kendi okullarını açmaktan söz eden zihniyet paralel devlet, paralel yapılanma olmuyor mu acep?

Siz illaki devlete parelel bir yapılanma arayacaksanız burada arayın!

Bu soruya şöyle bir yanıt veriyorsanız durum hem vahim ve hem de trajikomiktir!

“Aman Ali Coşkun Bey sizinki de laf mı yani! Bakın kaç seneden beridir şehit haberi gelmiyor! Ne olmuş yani kendi asayiş birimlerini kurup yol kontrolü yapıyorlarsa!”

Palalel üzerinden çok başarılı bir algı operasyonu yapılıyor! Bunu çok net görüyor ve ülkemin durumuna üzülüyorum. Hukukun bu duruma alet edilmesi ayrı bir iç sızlatan durum.

İçerisinde bulunduğumuz günlerde çok ibret veren bürokratik olaylar oluyor! Mesela herhangi bir vatandaş sevmediği-hoşlanmadığı ve bir şekilde görevden aldırmak istediği bir bürokrata "Paralelci" yaftasını vurdurabildiği anda o bürokratın 1 saat bile bulunduğu görevde kalması artık mümkün olamıyor.

Yazık günah değil mi?

Böylesi bir belirsizlik ortamlarında kendilerini kraldan çok kralcı kesilenler her zaman olmuştur. İspiyonculuk hiç bu kadar prim yapmamıştı! Peki bu işin sonunun nereye varacağını düşünebilecek kadar basireti kuvvetli insanlarımız çıksın lütfen söylesin!

Böyle bir ortamda hangi bürokrat nasıl görev yapacak?

Hangi görevli yarınından emin olacak?

Kim kime güvenecek?

Devlet kadroları kime ne şekilde emanet edilecek?

İşin doğrusu kimsenin bu konularda bilgisi yok!

Kul hakkı diye bir şey var!

Nerde kaldı bizin Müslümanca tutumumuz?

Allah’ın Sevgilisinin "Kalbini mi yardın?" sualine muhatap olan sahabeyi ve olayı hatırlayalım.

Bir de Kur'an'ın ulu emirlerini: "İyi anlayıp dinleyin" ve "Bir topluluğa olan öfkeniz sizi adaletsizliğe sürüklemesin."Nisa/94 ve Maide/8.

Bu hikmetli sözlerden sonra bize daha başka bir şey yazmak ve söylemek düşmüyor!

Allah herkese hidayet nasip eylesin!

YORUM EKLE