ŞEHİRLEŞME VE NÜFUS HAREKETLERİ

1950’de dünya nüfusunun %30’u kentlerde yaşarken, 2010’da bu oran %50’yi aştı (3,3 milyar). 2030’da kentsel nüfusun %60, 2050’de ise %70’e varacağı tahmin ediliyor. Böylece 2030’da dünyada 5 milyardan fazla kişi kentlerde yaşayacak.

1927’de cumhuriyet döneminin ilk nüfus sayımında Türkiye’de kentlerde yaşayanların oranı %24’tü.. Kentleşme 1950’lere kadar çok yavaş gelişti, daha sonra kırdan kente göçlerle ivme kazandı.

Türkiye’deki kentleşme olayının 3 temel model çevresinde geliştiğini söyleyebiliriz: Sanayileşme, turizm ve terör.

1950-80 arasında, kentsel nüfus artışını etkileyen birincil faktör sanayileşmeydi.  1950-1980 döneminde sanayileşme birçok ilin nüfuslarını hızla arttırdı.

1980 sonrasında sanayiye ek olarak iki önemli etken daha ortaya çıktı: Güney kıyılarında turizm, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da şiddetlenen çatışma ortamı. Böylece birçok il nüfusunun büyük çoğunluğunu kaybederken sanayi alanında ve turizm alanında hızlı gelişme gösteren bugünkü büyük illerde adeta nüfus patlaması oldu. Böylece şehirleşme de hızlı ve çarpık bir şekilde Türkiye’de kendini hissettirmeye başladı. Bu gün kentlerde yaşayanların oranı ise% 91,3 olarak gerçekleşti. Bu durum Türkiye’nin son yıllarda hızlı bir şekilde şehirleştiğini açıkça ortaya koyuyor.

Peki şehirleşme gerçek anlamda nedir?

Şehirleşmeyi tanımlarken önce şehir tanımını net olarak yapmak gerekir.

Latin kökenli dillerde urbs / urbis’e karşılık olarak Türkçede hem kent hem de şehir ifadesi kullanılır. Ancak bu iki kelime de Türkçe kökenli değildir. Şehir, Farsçada «şah» kelimesine bağlı olarak, şahın yaşadığı yer, büyük yerleşim, krallık, kent anlamlarına sahiptir. Kent ise Soğdagcada kale ve şehir anlamına gelse de, yine Farsçada köy demektir.

Kısaca şehir yaşanılan yer; şehirleşme ise nüfusun kentlerde yaşayan bölümünün artması demektir. Kentlerde nüfus artarken gerçek anlamda şehirleştik mi? Yoksa şehirleşelim derken şehirlerimizi büyük köylere mi dönüştürdük? Şehirlerimiz kalabalıklaştı, çarpık kentleşme, gecekondulaşma hat safhaya ulaştı ve şehirlerimiz yaşanmaz hale geldi. Bu durum insanlarımızın umutlarının kırılmasına yol açtı. Böylece şehirlerimiz mutsuz insanların yaşadıkları yerler haline geldi.

Gümüşhane'mizde durum nedir? Öncelikle cumhuriyetten bu yana nüfus hareketlerine bakalım. Gümüş kentimizin 1927 yılında nüfusu 121,797 kişi olarak kayıtlara geçmiş. 1975 yıllarda Gümüşhane'de 242 bin kişi yaşarken bu sayı 1980 de 252 binlere çıkmış.1985-1990 yılları arasında (Bayburt ilçesinin il olmasının da etkisiyle) büyük nüfus kaybına uğrayarak 153 binlere kadar düşmüş. Bu düşüş hızla devam ederek 2007 yılında 131 bin olmuş. Bu yıldan sonra nüfus az da olsa yukarı doğru bir ivme kazanmış 2013 yılında 141bin, 2014 yılında ise 146,353 olmuş.

Gümüşhane yüzde 3 nüfus artışı ile Türkiye’nin en fazla oransal nüfus artışı ile üçüncü oldu.108 bin kişi il ilçe ve beldelerdeki kent merkezlerinde yaşadığı tespitini yaparsak yüzde 20 oranında şehirleşmenin arttığını söyleyebiliriz. Köylerde yaşayan kişi sayısı geçen yıla göre yüzde 26 oranında düşerek 30 bin kişi olarak gerçekleşti. İlimizde şehir nüfusunun artmasına sebep olan etkenleri şöyle sıralayabiliriz: Üniversite ve ona bağlı bölümlerin açılması ve şehrin ekonomisine katkı sağlayan pestil-köme işletmelerinin sayısının artması, maden işletmeleri, çağrı merkezinin açılması, inşaat sektörünün hızla gelişmesi vs…

Hızlı şehirleşme bütün kentlerde olduğu gibi Gümüşhane’de de alt - yapı tesislerinin yetersizliği plansız bir yayılma ve kentleşme sorununu ortaya çıkarmıştır.

Konut, içme suyu, elektrik,  hastane, park, bahçe, dinlenme yerleri, gibi sorunlar bunların sadece bir kısmıdır. Acilen altyapısı -üst yapısı ile dinlenme –eğlenme alanları ile sanatsal-kültürel alanlar ile şehrimizi yaşanabilir bir hale getirmeliyiz ki gerçekten şehirleştik diyebilelim.

YORUM EKLE