TARAF OLMAK VE ADİL OLMAK

Memleketten ilginç bir haber geldi: Ünal Yılmaz “aday adayı” olmuş!!

Bana bu haberi ileten arkadaşım “Zaten belediye ellerindeydi, daha neden aday adayı oldu anlayamadık!” yorum cümlesiyle bana bu haberi iletti.

Bilenler bilir, Ünal’la aramızda derin bir muhabbet bağı vardır! Kendisini çok severim!!

Gelişmeleri dikkatle takip ediyorum, elbetteki bizim de kendimize göre yorumlarımız olacak. Bu konuda şimdilik yorum yapmayacağım, şimdilik dualarımızın karşılığı Cenabı Hak’tan hayırlısını istemekten başka hiçbir şey yapmak istemiyorum.

Görelim Mevlam neyler.

Neylerse güzel eyler…

Bugünkü yazımda taraf olmak ve adil almanın günümüzde ne demek olduğunu irdeleyeceğim.

Yazarlığa ilk başladığım günlerdi.

Yazdığım bir yazıda, seçimle iş başına gelmiş insanların, pek tabi ki seçildikten sonra tarafsız kalmalarına işaret ederek, hizmetin eşit bir şekilde dağılımı için bu durumun gerekliliğinden bahsetmiş idim.

Toplumumuzda seçilen insanların tarafsız olamayacağı o kadar çok kabullenilmiş ki o zamanlar yazdığım bu yazıma birçok katkı koyan düşünceler almıştım.

Meğerse ben ne safmışım.

O yazım üzerine düşünce üreten sevgili okurlarımız, asla tarafsızlık denen bir şeyin olmadığını ve sonuçta herkesin belli bir tarafta olduğunu bana ilettiler.

Bakın aradan yıllar geçti.

Artık seçilen insanların asla tarafsız olamayacağını düşünüyorum.

Tam da yerel seçimlere giderken bunları düşünüyorum, ne ilginç değil mi?

Yıllar insana neler neler düşündürüyor.

Birileri çıkıp “Tarafsız olanlar bertaraf olur diyorsa”  ve böyle bir anlayışın tezahürü olarak tuttukları parmağın balını yalıyorsa, ben artık bu dünyadan değilimdir!

Herkesin kendine göre  bir tarafta olduğu bir dünya düzeninde bu yolla  siyasetin kendine barınacağı bir “in” bulması hiç de kolay olmasa gerek!

Sırf bu anlayıştan kaynaklanıyor olsa gerek, şimdi bir siyasetçi çıkıp dese ki ben elbetteki hem seçilmeden önce, hem de seçildikten sonra “tarafım”, hiç yadırganmaz sanırım.

Onun için tam da yerel seçimler öncesinde “Ben seçildikten sonra tarafsız olacağım!” yaygaralarını tebessümle izliyorum.

Yalnız…

Yalnız,  bu yönde bir tespit yaparak düşünen okuyucuların sezmesi gereken veya karıştırmaması gereken bir  kavram daha var: (Belki de biz o kavramı yeterince açamadık.) Adil olmak!

Tamam, şimdi seçimle iş başına gelmiş bir siyasetçi çıkıp tarafım diyebilir, peki adil değilim diyebilir mi…

Tarafsızlık ne yazık ki ülkemizde adil olmakla en çok karıştırılan bir kavramdır.

Tarafsızlık diye bir konum söz konusu değildir peki tabiki. Ya  çemberim içindesindir, ya da dışında!

Burada Arif Nihat Asya’nın çok güzel bir şiiri aklama geldi:
Yaptıkları, uğraşıp didinmek., ancak,
Sağ-sol savaşında hep tarafsız kalmak..
Cennetle Cehennem'de -demek-yerleri yok
Tanrı'm, sen A'râf'ı genişletmeye bak!

Sonuçta herkes bir taraflarda iken bu yerkürede, tarafsızlık da, kendimizce bir taraf seçmek eylemi içinde olmak anlamına gelmiyor mu?

Kendimce tarafsızlık eylemi içinde bulunmanın mümkünsüzlüğünü irdeliyorum.

Günümüz Türkçesinde tarafsız düşünme demek, birbirine karşı olan iki tarafın ortasında bir durum almak demektir. Halbuki Şeytanın ve onun peşindeki insanların tarafsız düşünce adı altında sundukları şey, karşı tarafı tutmak anlamını taşır; bu ise tarafsızlık değil, bir süre için günahı  benimsemekten ibarettir. Bu, doğru ile yanlış arasında tarafsız bir konuma girmek değil, yanlışın tarafını tutmak ve doğrunun karşısında onu açıkça savunmak demek olur.

Günümüzde insanların fanatik 'tarafgirlik' yapması karşısında tarafsızlık, insani bir üst düzey gibi sunuluyor.Oysa tarafgirlik nasıl kendinin çıkarı uğruna başkalarının hakkını gasp etme sonucu doğuruyorsa, tarafsızlık da kendi konforu adına başkalarının zarar görmesine seyirci kalmak anlamına geluyor.

Burada bir söz daha aklıma geldi: '...Susan tarafsızlar için cehennemimde özel bir yer ayırdım' diyen Dante en doğrusunu söylemiş!

Siyasete bulaşmamak ya da siyasi olaylar karşısında tarafsız kalmak, esasında haksızlığa veya yanlışa destek vermekten başka bir şey değildir.
Siyaset bilimci Maurice Duverger, 'tarafsızlık statükoya destek vermektir' der ki gerçekten de çok yerinde bir tesbit!

Gerçekten tarafsızlık haklı olup olmadığına bakmaksızın güçlüyü desteklemek anlamına gelir.

Çünkü her olayda haklı ve haksız veya doğru ve yanlış vardır. Haklı ve haksız ortasında konum belirlemek istemeyenler belki de farkında olmayarak statükodan yana tavır koyuyorlar da farkında bile değiller…

O zaman biz de bir düzeltme yaparak bir soru soralım:

İstediğiniz kadar taraf olun, olmanız da gerekir, ama, taraf olduğunuz yönde ne kadar “adil” siniz?

Hadi bakalım?

El cevap?
YORUM EKLE