"Fikir ve sanat adamının boyun borcu, hikmet ve irfanın söz geçiremediği noktada görüş ve tespitlerini yaşadığı cemiyete bildirmektir.” Düşüncesinden hareketle eğitim sistemimiz ve özellikle üniversitelerimiz konusunda ki kanaatlerimle bu haftaki makaleme başlıyorum.
Eğitim sistemini yönetmek hele hele Türkiye gibi mozaik bir ülkede hiç de kolay değildir. Çünkü eğitim sistemi değişkenlerin çok olduğu ve içi içe geçtiği bir sistemdir. Milyonlarca öğrenci, yüz binlerce öğretmen, okullar, veliler, yöneticiler, sendikalar, mevzuat, atanamayan öğretmenler, yüzbinlerce işsiz üniversite mezunu, tamamlanmamış projeler, eş durumu sorunları, tayinler, yönetici atamaları vs. Bu anlamda hepsi ayrı sorun, hepsi ayrı bir araştırma konusudur.
Bir ülkenin eğitim ve öğretimden önemli hiçbir meselesi olmamalıdır. Zira ekonomik, siyasi ve sosyal meselelerin kaderi eğitim politikalarındaki istikrara bağlıdır. İktidar sahiplerinin eğitimle ilgili politikalarında sürekli arayış içinde olmaları hedeflere ulaşmada sorunlar çıkarmaktadır. Dünyanın gelişmiş ülkelerine baktığımızda eğitim politikalarının özerk olduğunu görürüz ve gelen tüm iktidarlar bu özerkliğe dokunmadan projelerini ayarlarlar. Yani sorunlarını siyasal nazarlarla değil bilimsel objektiflikle çözerler.
Yüksek öğrenimde insan gücü planlaması çok önemlidir. İnsan gücü planlaması ülkenin ihtiyacına göre, piyasanın talebine göre, kalite ve vasıflı insan yetiştirmektir. Ülkenin siyasi iktidarları üretim yatırım ve istihdam programlarını bu ölçütlere göre ayarlamalıdır.
Bugün ülkemizde 186 üniversite mevcuttur. Her ilde bir üniversitemiz ve ilçelerinde o üniversiteye bağlı yüksek okullar açılmış durumdadır. Bu okullarımız her yıl binlerce mezun vermektedirler. 2017 sonu itibariyle toplam sayıları 982 bin kişiye ulaşan üniversite mezunu işsizlerin 435 bini erkek, 547 bini bayandır. Son iki yılda üniversite mezunlarındaki işsizlik artış oranı %35 , işsizlik ordusuna katılan üniversiteli sayısı ise 181 bindir.
Eğer ihtiyaç yoksa bu kadar nitelikli iş gücü neden yetiştirilmektedir? İş bulamama üniversite mezunlarının yetersizliğinden kaynaklanıyorsa o zaman da eğitim sistemi yeniden sorgulanmalıdır.
Her il’e bir fakülte sloganıyla durmadan bina yapıp öğretim kurumları açmak sorun çözmez. Öğretim üyesi, kütüphane , laboratuar gibi asıl kalite göstergesi unsurlar üzerinde durulmalıdır. Öteki türlü üniversitelerimizin bulunduğu sıralamalardan ve mezun edilen nitelikli insan gücümüze yaratılacak istihdam sorunundan şikayet etmememiz gerekir.
Bu anlamda, kayıt dönemlerinde reklamlarını bilimsel başarılarla ve dünya üniversiteleri sıralanışındaki yerleriyle değil de bina ve tesislerinin güzellikleri ve de bahçede oturan genç kız ve oğlanların muhabbet görüntüleriyle yapan üniversitelerimiz de kendilerini bir kez daha gözden geçirmelidirler.
Genç nüfusun iyi eğitilmesi, düşünen, üreten, yeniliğe ve dünyaya açık bir gençlik yetiştirilmesi, bilgi toplumu oluşturulması ancak bilimsel verilerde imzası olan, uluslar arası indekslere giren üniversiteler yoluyla gerçekleşecektir.
Yaklaşan yeni yılda işsiz üniversitelilerimize iş, milletimize sağlık, mutluluk, huzur ve barış dolu bir yıl diliyorum. Selam ve Saygılar.