TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNE, BAKANLAR KURULUNA

Ekim ayı ile birlikte TBMM açılacak ve yeni yasama dönemi başlayacak. Birçok kanun teklifi ve öneriler Meclisi beklemekte. Hükümet kanadında Bakanlar Kurulunu ilgilendiren birçok konu masaya yatırılacak. Hali hazırda yeri gelmişken başımızdan geçen bir olay ile toplumsal bir yaramızı da dile getirmek istiyoruz.

9 Temmuz tarihinde yaralamalı bir trafik kazası geçirdik. Başkentin ana kavşaklarından Çay yolunda Kırmızı ışığı ihlal eden yüksek süratli bir aracın çarpması sonucu ölümlerden döndük. Verilmiş sadakamız varmış. Ana kavşağın üst yolunda mobese kamerası varken asıl yoğunluğun olduğu yolda maalesef ki hiçbir kamera bulunmamaktaydı haliyle haklılığınızı ispatınız zorlaşmakta. Allah tan hala bu ülkede hakka hukuka riayet eden insanlar varda görgü şahitlikleri sayesinde haklılığımız ispatlandı yoksa anlat derdini Marko paşaya… Cana gelmesin mala gelsin deriz öncelikle, can sağ olunca mal canın yongası olur. Olay sadece kırmızı ışıkta asli kusuru işlemekle beraber yüksek süratle vuku bulması. Sarı ışıktan kırmızıya dönerken hangimiz basmıyoruz ki değil mi? Ama nasıl bir yanlış yaptığımızın farkında bile değiliz. Durmak yerine hızlanıyor ve kazalara davetiye çıkarıyoruz. Yüksek hızla vurunca ölümlü kaza kaçınılmaz oluyor. Allah’tan biz yavaş geçiyorduk ki takla atmaktan kurtulup iki tur dönebildikten sonra durduk. Karşı taraf ise fren bile yapmamış olacak ki bize vurduktan sonra duramayıp refüje çıkarak ancak yön levhasına vurarak durabildi. Vuruş yeri aracımızın arka lastik dingiline gelmemiş olsaydı beklide arka koltukta oturan oğlumuz sıkışıp kalacaktı MaazAllah daha kötü tablolar oluşabilecekti. Çok şükür ki olmadı. Ama neden olay bu duruma geldi. Herkes kurallara uymuş olsaydı bu kazaya ne gerek vardı? Karşı araç pert oldu. Bizim aracımız pert oldu. Çocuklar fiziksel ve psikolojik travmaya maruz kaldılar. Sorunlar yumağı başlamış oldu. Jandarmaya, polise ifade ver. Karakola git. Aracınızda yok, eş dost arkadaştan araba bul. Karşı tarafın sigorta şirketi aracımızın değerinin çok çok altında pert değeri teklif ederek ya bu değeri kabul edersiniz ya da aracınızı yaptırıp size veririz dayatmasını önümüze sundu. Pert aracı kim kabul eder, ayrıca piyasa değerinin 10.000 TL altında teklifi kim kabul eder? Normalde ne bekleriz. Ya da olması gereken ne olmalıydı? Kendi sigorta şirketim karşı tarafın sigorta şirketi ile bizi mağdur etmeyecek şekilde anlaşarak bizi hiçbir işe bulaştırmadan bu işi çözmesiydi. Maalesef ki bizim ülkemizde böyle bir düzenleme yok. Kendim karşı tarafın şirketi ile uzun uzadıya görüştük ama nafile. Mecburen pert değerini almayı kabul ettik. Birde pert değerini almak istiyorsan bir takım işlemleri de siz yapacaksınız. Emniyet Müdürlüğüne gidip haciz olmadığına dair belde alacaksınız, sonra noterden vekalet çıkarıp aracı alacak sigorta şirketi aracısına plakaları ile birlikte kargoya 3 gün içinde vereceksiniz ve bekleyeceksiniz. Bu işin maddi ve manevi bütün sıkıntısını siz çekeceksiniz. Karşı taraf parayı ne zaman yatırır onu da Allah bilir.9 Temmuzda vuku bulan kazadan sonra 27 Ağustos günü piyasa değerinin altının altında değer biçtikleri pert değerini ödediler. Bu arada dolar başını alıp uçunca 2. El araç fiyatları da bir anda fırladı. Yeni bir araç almak bize 15.000 TL fazladan ödemeye patladı. Diğer bir taraftan da karşı sürücü ile mahkemelik olduk. Davanın zaman aşımı süresi 2 yıl. Şimdi Savcılığın iddianamesini bekliyoruz. Birde burada mücadele vermemiz gerekiyor.

Peki şimdi bizim ve de bizim gibilerin suçu nedir? Hiç yokken neden cebimden 15.000 TL çıkıyor ve kazada suçumuz olmadığı halde maddi ve manevi olarak sıkıntıyı neden biz çekiyoruz. Karşı tarafın en fazla bir sonraki yıl sigortası 200 bilemedin 300 TL artacak. Onun haricinde başka bir şey yok. Ama neden? Oysa ki bu kazada devlet beni korumalıydı. Devlet yasaları, nizamları ile beni mağdur etmemeliydi. Ben hiçbir şeye bulaşmadan yüz göz olmadan bu mağduriyet giderilmeliydi. Sigorta şirketleri neden var? Ne iş yaparlar? Yasalarımız eksikliklerle dolu. İçişleri Bakanlığı bünyesinde trafikte meydana gelen asli kusurlu kazalar da ivedilikli çözümleri içeren caydırıcı yasalar olmalı. Adalet Bakanlığı uhdesinde bu kazalar ile ilgili olarak yapılacak işlemlerde kısa yolları barındıran yasal çözümlemeler konulmalı. Sosyal Güvenlik Bakanlığı bünyesinde sigorta şirketlerinin sorumlulukları kesin sınırlarla belirlenmeli, vatandaş sigorta şirketlerinin insafına bırakılmamalı, mali yönden şeffaflık ve gerçeklik yasa şartları oluşturulmalıdır. Mağduriyetler zaman aşımına bırakılmamalı, adalet tecelli ettirilmelidir.

Ve maalesef ki bu durum toplumda kanıksanmış durumda. Herkes bu durumu kabul etmiş. İşin daha kötüsü bu. Vatandaş hakka hukuka artık inanmayacak bir vaziyete gelmiş durumda. Bunun böyle olmaması gerekir. Devlet bu sarmalı çözmelidir.

Değerli devlet büyüklerimizden, bakanlarımızdan, milletvekillerimizden ricamızdır, lütfen bu dönem millet için, devlet için yasalarımızdaki eksiklikleri ivedi bir şekilde gidererek Hakkı ve Adaleti tesis edelim.
Son söz şairin dediği gibi:

Ekmek, su, aş bulmak gecikebilir.
Temele taş bulmak gecikebilir.
Devlete Baş bulmak gecikebilir.
Adalet gecikmez, tez verilmeli.
Sevgi ve Saygılar.

YORUM EKLE