TÜRKİYE’NİN DİPLOMASİ ZAFERİ

Amerika Birleşik Devletleri Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan ettiği gün, Cumhurbaşkanımız telefona sarıldı ve diplomasi trafiğini başlattı. Rusya’dan, Fransa’ya, Almanya’dan Endonezya’ya kadar dünyanın önde gelen ülke liderleriyle görüştü. Dönem başkanı olarak, İslam İşbirliği Teşkilatı’nı İstanbul’da olağanüstü zirveye çağırdı. Burada en kritik konu, Doğu Kudüs’ü Filistin Devleti’nin başkenti olarak tanıma yönünde karar çıkartılmasıydı. Sonunda katılan 48 ülkenin oy birliği ile son derece etkili bir karar metni çıktı. Karar, hem ABD’ye hem de onunla yakın zamanda kirli işbirliği yapan Suudi Arabistan, Mısır, Birleşik Arap Emirliği ve bunların uydu devletlerine rağmen alındı. Bu, Türkiye’nin son dönemlerdeki en etkili diplomasi başarılarından biridir ve İslam ülkeleri arasındaki liderlik rekabetine de son vermiştir.

Türkiye tartışmasız lider ülke olduğunu pekiştirmiştir. Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve Dışişleri Bakanlığı’nı kutlamak gerek. Türkiye İslam İşbirliği Teşkilatı’ndan kararı çıkarttıktan sonra hemen BM nezdindeki diplomasi planlarına geçti. Konu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne taşındı. Başvuruyu yapan Mısır BM Daimi temsilcisi oldu. Bu da Mısır’a oyunbozanlık yapmasın diye bir jestti. Burada ABD’nin tasarıyı veto edeceği biliniyordu ama daimi 4 üye ile geçici 10 üyenin blok halinde ABD’ye karşı oy kullanacağı ve tek başına bırakacağı beklenmiyordu doğrusu. Buna hem İslam ülkeleri hem de ABD çok şaşırdı. ABD kararı veto etmekle kalmadı, bir de öfkeli ve tehditkar açıklamalar yaptı.

Türkiye veto olan kararı hemen BM Genel Kurulu’na taşıdı. ABD’nin Kore Savaşı’nda Rusya’ya karşı uyguladığı taktiği, bu kez Kudüs için ABD’ye karşı uygulamaya soktu. Genel Kurul’da üçte iki çoğunlukla bir karar alınırsa, Güvenlik Konseyi’nin kararları gibi geçerli olacaktı. Bunun için Türkiye yine yoğun bir telefon diplomasisine başladı. Amaç 193 ülkenin, üçte ikisinin, yani 128 ülkenin Kudüs’ün yanında yer aldığını ilan etmesi. Bunun 57’si İslam ülkesi, geriye 71 ülke kalıyor. Güvenlik Konseyindeki blok karardan sonra bu sayıya kolayca ulaşılacağı tahmin ediliyordu ki böyle de oldu. Türkiye daha BM kararı açıklanmadan, Filistin Devleti’nin başkenti olarak ilan edilen Doğu Kudüs’te büyükelçiliğini açacağını ilan etmişti. Sanırım diğer Müslüman devletler BM’nin bu kararından sonra bunu ilan edeceklerdir. 

Bu şu demektir: İsrail’in işgal ettiği topraklarda İslam ülkelerinin gelip elçilik açması. Tabi İsrail buna izin vermeyecek. Zira Kudüs’e gitmek için İsrail’den izin almak gerekir. Bu durumda ne olacak? İsrail BM kararlarına hiçbir zaman uymadı. Ancak ABD’nin artık barış görüşmelerinde arabulucu olamayacağı gerçeği, 57 İslam ülkesinin oybirliği, BM Genel Kurulu’nda ABD’ye karşı üçte iki çoğunlukla Filistin’in yanında yer alınması sonrası durum eskisi gibi olmayacaktır. Yani İslam ülkeleri, hatta Filistin Devleti’nin kendisi, Filistin Devleti’ne ait olan toprakları işgal eden İsrail askerlerinin çıkartılması için BM’den asker göndermesini talep edecek. Bu talep yine BMGK’na gelecek, ABD yine kararı veto edecek ve bu kez Genel Kurul’da karar yeniden alınacak. Böylece tüm dünya ile ABD/İsrail ittifakı karşı karşıya gelecek. 

Eğer BM İsrail’e asker göndermezse ya da gidecek askeri güç bulamazsa, bu kez Filistin Devleti’nin talebi ile İslam ülkeleri kendi aralarında barış gücü oluşturup duruma müdahale edebilir mi? İşte kritik nokta budur. Bunu da zamanla göreceğiz. ABD’nin yeni güvenlik strateji belgesi ile ABD “ben dünyanın patronuyum. Her şey benim çıkarıma uygun olsun. Ekonomik çıkarlarımı korumak için ordu gücünü kullanırım. Rusya, Çin, İran, K. Kore benim için tehdit. Dünyada ABD’nin gücünü arttıracağız” gibi sözlerin olduğu bir belgeye, herkes tepki verir. Nitekim BMGK üyesi Çin ve Rusya en yüksek dozdan tepki verdiler bile. Eminim ki, ABD ile arası çok bozuk olan diğer BMGK üyeleri, İngiltere ve Fransa da durumdan son derece rahatsız. Bu durumda ABD ile sorunu olan kim varsa, son strateji belgesinden sonra daha da öfkelenmiştir. Bu durumda Kudüs krizini fırsat bilip, ABD’ye ders vermek isteyen çok olacaktır. Nitekim ABD’nin BM Daimi temsilcisi Nikki Halley, BMGK’de alınan kararı hakaret kabul etmiş, genel kurulda aleyhlerine oy vereceklerin ‘isimlerini not edeceğiz’ diye tehdit etmişti. Bu tehdit ters tepmiş ABD yalnızlaşmıştır. 

Türkiye yürüttüğü akılcı ve gerçekçi diplomasi ile BM genel kurulu Hem ABD hem de İsrail’e gerekli dersi vermiştir. Türkiye’nin uyguladığı diplomasi ile elde edilen sonuçla Türkiye bir defa daha tarihe adını yazdırmıştır. BM Genel Kurulu Kararlarının Güvenlik Konseyi Kararları gibi bağlayıcılığı yok. Ancak yine de bu kararın  BM Genel Kurulu'nda 9’a karşı 128 ülkenin oyu ile alınmış olması uluslararası diplomaside çok önemli bir adım olarak değerlendirilebilir. Kudüs konusunda, İsrail ve Donald Trump’ın emr-i vakisine karşı uluslararası bir tavır birliği ortaya çıktı. İslâm ülkeleri ile Avrupa ülkeleri çoğunlukla bu konuda aynı, paralel bir çizgi sergilediler. Bu çizgi, Trump’ın bu kararına rağmen, kararın fiiliyatta uygulanmasını bir hayli zorlaştıracak. Muhtemelen ABD bile sefaretini/elçiliğini hemen kısa vadede Tel-Aviv’den Kudüs’e taşıyamayacaktır.

YORUM EKLE