ÜNİVERSİTE ÖNCESİ EĞİTİM

Cehaletin gelişip büyüdüğü bir toplumda; gözyaşı, şiddet, açlık, sefalet ve yoksulluk gelişip yaşam bulur. Böyle bir ortamda da insanların mutlu olması düşünülemez. Kargaşanın hüküm sürdüğü bu gibi durumlarda yaşamın zorlukları da kendini katlayarak gösterir. Tüm bunların çaresi ise bilgi toplumu olmaktır.

Bilgi toplumu olmanın temel şartı da  çağdaş eğitimden geçer. Çağdaş eğitim, özellikle üniversite öncesi dönemde bireye gerekli bilgi ve beceriyi kazandırma işidir. Öğrenme, uygulama, sorgulama, analiz ve sentez aşamalarını içerir. Bir toplumun böyle bireylerden oluşabilmesi için de oturmuş bir eğitim/öğretim sistemine ihtiyaç vardır. Bu sistemin yerleşmesi de köklü bir kültür, köklü bir bilimsel gelenek ve planlı uygulayıcılarla olur.

Yıllardır filmlerde izlediğimiz “Hababam Sınıfı”, Türk eğitim sisteminin bir haritası görünümündedir. “Ağlanacak halimize güleriz” sözü bu filmler için tam yerindedir. Üretmeden, araştırmadan yoksun, ezbere dayalı bir öğretim biçimimizin yarattığı gülünçlükler üzerinde düşünme ve  çabalar harcama yerine, gülüp geçmişiz hep. Usta yazar Rıfat Ilgaz, bize nasıl bir ortam yarattığımızı, gençlerimizi nasıl yetiştiremediğimizi gülünçlüklerle sunarken, bizim düşünmemizi istemiş  ama biz bir türlü bu gerçeği görmek istememişiz.

Gerçekten de ülkemizde temel eğitim ile orta eğitim, tamamen üniversiteyi kazanma eksenine oturtulmuş bir test çözme yarışıdır. İstisnalar dışında, günümüz öğrenciliğinde öğrenmek, bilmek ve düşünmek, maalesef hiç farkında olunmayan meziyetler durumundadır.

Oysa çocuk ilköğretimde iyi bir Türkçe ve iyi bir matematik temeli edinmelidir. Çünkü dil ve matematik, bu aşamada çocuğa iyi bir beyin jimnastiği yaptıracak, beynin biçimlenmesini sağlayacaktır. 

Düşünsenize üniversiteyi kazanan bir mühendislik öğrencisi, milimetrik kâğıda, bir grafiği layıkıyla çizememektedir. Bu, bir ülkedeki üniversite öncesi eğitimin durumunu göstermesi açısından, oldukça düşündürücü bir durumdur. Yine, üniversiteye başlayan her öğrencinin bir şekilde diplomasını aldığını düşünürsek, istisnalar hariç, unvan peşinde koşan çakma akademisyenler kümesini daha da büyütebilmektedirler.

Ülkemiz, en kısa zamanda tüm bu sorunların üstüne gitmesi, bilim toplumu için gerekli köklü değişiklikleri yapması şarttır. Bunun için bu yazıda değinilenler de dâhil, her şey tartışılmalıdır, yeter ki o ortam oluşturulabilsin. Yoksa yaratıcılığı olmayan, sadece başkalarının (yabancıların) yaptığı araç-gereçleri kullanabilmekten öteye geçemeyen nesiller üretmeye devam ederiz.

Her şey insanların daha sağlıklı, huzurlu, güvenli, daha sosyal ve gelecek güvencesi vererek yaşamlarını idame ettirmesi için olmalıdır. Unutmayalım ki, insan öğesini öne çıkaran ve bütün oluşumları bu temel ilke üzerinde kuran toplumlar hep kazançlı çıkmış ve en gelişmiş toplum olarak yerlerini almışlardır.  Selam ve Sevgiler…

YORUM EKLE
YORUMLAR
Aydın Ilgaz
Aydın Ilgaz - 6 yıl Önce

Filmden çok romanda yansıtır gerçek eleştiriyi...Rıfat Ilgaz , kötü öğretmen yoktur.Kötü veli yoktur.Kötü òğrenci yoktur.Kötü eğitim sistemi vardır derdi. Teşekkür ederiz.
Rıfat Ilgaz Kültür Merkezi