VARDIR BİR HİKMETİ

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Cenab-ı Hak hakîmdir, yani hikmet sahibidir, Onun yarattığı her şey hikmetlidir. Mümin daima hayırlısını istemeli, çünkü neyin kendisi hakkında hayırlı olduğunu bilemez. Vâki olanda hayır vardır. Bir âyet-i kerimede mealen, (Hoşlanmadığınız şey sizin iyiliğinize, sevdiğiniz şey de kötülüğünüze sebep olabilir. Siz bilmezsiniz, Allah bilir) buyuruluyor. Demek ki, bazı şeyler zorumuza gider, çok üzülürüz. (Bu musibet başıma nereden geldi) deriz. Hâlbuki bilmeyiz ki, bu bizim için hayırlıdır. Bazı şeylere çok seviniriz, yaşadık deriz. Bilmeyiz ki, onlar bizim için kötüdür.

Bir padişah veziriyle ava çıkar. Tanınmamak için kıyafetlerini değiştirirler. Fakat vezirin bir âdeti vardır. Ne olay olursa olsun, (Efendim, bir hikmeti vardır) der. Padişah avını vuramayınca, (Efendim, üzülmeyin, bir hikmeti vardır) der. Padişah çukura düşünce, (Efendim üzülmeyin, bir hikmeti vardır) der. Padişahın gözüne bir çubuk gelerek, gözünü çıkarıp, kör eder. Vezir yine (Efendim, bunun da bir hikmeti vardır) der. Artık padişah dayanamaz, (Gözüm çıktı, hâlâ hikmeti vardır diyorsun, defol buradan!) der ve vezirini kovar. Vezir ayrıldıktan bir müddet sonra, eşkıya o beldeyi basar ve padişahı yakalarlar. O her ne kadar, (Durun, ben padişahım) dese de, inanmazlar. Bir yere götürüp, (Bizim reisimizin bir adağı vardı. Bize, "Canlı olarak ilk yakaladığınızı adak olarak kesin" demişti. Onun için, şimdi seni boğazlayacağız) derler. Yere yatırırlar, tam kesecekleri vakit içlerinden biri, (Bunun bir gözü kör. Durun, körden kurban olmaz) der. Durumu reislerine sorarlar. Reisleri de, (O zaman bırakın onu, başkasını bulun!) der.

Padişah ölmekten kurtulup saraya gelince, (Hemen bana veziri bulun!) der. Vezir gelince, padişah özür diler. (Sen haklıymışsın, seni kovdum, ama yanlış yapmışım, hakkını helâl et) der. Vezir de, (Efendim üzülmeyin, kovmanızda da bir hikmet varmış. Beni kovmasaydınız sizin yerinize beni keserlerdi. Çünkü benim iki gözüm de sağlam. İyi ki beni kovdunuz) diye cevap verir. Padişah da, (Sübhanallah, seninle başa çıkılmaz) der.

Dolayısıyla her şeye üzülmek doğru değildir. İstediğimiz şekilde neticelenmeyen bir iş için, üzülmemeli ve üzerinde ısrar etmemeli. Onun da bir hikmeti vardır.

İnsanoğlu yaşadığı olaylar karşısında aceleci davranarak doğru-yanlış karar verebiliyorlar. Aceleci davranarak ani karar vermek çoğu zaman insanı yanlışa götürür. Karar verirken aklıselim ile hareket etmeli, olayların neticesini ne olacağını düşünerek itidali elden bırakmamalı, sonucun ne olacağını sabırla beklemeli. İbrahim Hakkı Hazretlerinin şu mısraları bu konuyu tam anlamı ile özetliyor.

Hak şerleri hayr eyler
Zan etme ki ğayr eyler
Ârif ânı seyr eyler
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler…

Hafızamızı yoklayarak iki yıl öncesine gidelim. O anı bir seyredelim. Mevla’m ne güzel eylemiş. Kalkışmayı yapanlar hem Hakk’ın huzurunda hem de halkın huzurunda rezil rüsva olmuş. İhaneti yapanlar hapse girmek için değil iktidarı ele geçirmek, kirli hedeflerine ulaşmak için yapmışlardı bunu. Sonucun onlar için arzulanan bir sonuç olmadığı aşikâr. Millet olarak kararlı bir duruş sergilendi, vatana, bayrağa sahip çıkıldı. İhanet şebekesi çökertildi. Vatana, millete, bayrağa fütursuzca saldıranlar cezasını buldu. İhanet edenlerin haince planları deşifre oldu ve her biri hain damgasını yedi. Hedefleri ne idi sonuç ne oldu ona bakmak lazım. Bu ihanet olayı yaşanmasaydı, bunlar asalak gibi devletin içinde daha da palazlanarak ülkemizi tamamen dönüşü olmayan bir yola sokacaklardı. Zararı çok büyük de olsa  bu yapılanma tamamen  çökertildi.

Ezcümle: Bunun da vardır bir hikmeti. 

YORUM EKLE