VELHÂSIL BEN EN GÜZEL GÜMÜŞHANE ŞİİRİMİ HENÜZ YAZMADIM

Bakmadım daha Gümüşhane’nin dağlarından doya doya sonsuz uçurumlara. Uçurum kanarlarında açan yalnız bir kır çiçeğinin göğe özgürce bakmasını görmedim daha. Ve o kır çiçeğinin göğsünde bahar kıpırdanışlarına bir şiir tutturmadım daha.

Velhâsıl, ben en güzel Gümüşhane şiirimi henüz yazmadım.

(Memleketi kimlerin parsel parsel sattığını yazmadım henüz! Hangi yoz düşüncenin dal budak saldığını ifşa etmedim daha! Tilkileşen ruhlarıyla, mazbut bir hayatı süren insanların tertemiz niyetlerine musallat olan “din istismarcısı” yobazların siyaset kılıfıyla memleketin en kılcal damarlarını nasıl kirlettiklerini yazmadım daha! Velhâsıl, ben en güzel Gümüşhane şiirimi henüz yazmadım.)

Kelimeleri kordan, ışıkları nurdan ve sesleri surdan olacak bir kusursuz düşte eritmedim kalbimi daha. Çağ bana insanların kafalarındaki barikatların aşılabilir olduğunu henüz öğretmedi. Zigana Dağı’ndan, mağmaya olan yolculuğumda, DERİNLERİN DERİNLERİNE, YÜCELERİN YÜCESİNE dalmadım henüz. Orda bir köy var, gitmesem de gelmesem de o köy benim köyümdür dediğim zamanlardayım; ve eğer ki  son tahlilde o köy, ben yaklaştıkça uzaklaşıyorsa,  henüz uzun yol erzakımı tastamam etmemiştir turnalar. Turnalar ötelere gözlerimi alıp götürmüştür, yüreğimle bir; beni değil. Kendimle bir gittiğim yerlerden henüz geri dönemedim!

Velhâsıl, ben en güzel Gümüşhane şiirimi henüz yazmadım.

(Kimin, kimi arkadan haince hançerlediğini henüz yazmadım!  Kimin ortaya yarım akıllı piyonları koyarak, uzaktan kumandayla onları sağa, sola, ileri, geri oynattığını daha herkes bilmiyor! Aklı sıra kendine yazar yaftası takan azgınlığı yazarlığının önüne geçmiş ruh kodları bozuk insanların dilinde memleketçiliğin ne trajikomik durumlara düştüğünün izahını  henüz yapmadım! Velhâsıl, ben en güzel Gümüşhane şiirimi henüz yazmadım.)

Görmedim mesela, kendi düşüncemde birisinin belediye başkanı seçildiğini. Gümüşhane’nin gümüş parlaklığında aydınlık düş ve düşünceler taşıyan insanlarının derdine merhem olacak saygın aynalar önündeki siluetini hele hiç görmedim. Hakikat bir kabus gibi düşmedi birilerinin içi boş  ehliyetsiz düşlerine. Zamanı takvimlere bağlayanlar utanmadı henüz. Geniş zamanlı itibar arayışlarındaki insanların yolu henüz açılmadı. Kalemin ve ahlakın önünde diz çökmedi henüz birileri. Sermayesiz duygularla çocuklar gibi devlet aygıtının üstünde tahterevalli oynayanlar henüz heveslerini almadılar. Velhâsıl, ben en güzel Gümüşhane şiirimi henüz yazmadım.

Ön ayakları üzerinde dört nala şahlanan bir atın üzerinde daha zaptetmedim ufukları. Uzak köy konaklarında gecenin bir vakti titreyen mum ışıklarının etrafında kelebekler gibi dönmedim. Hasat zamanlarının o alın teriyle yoğrulan mutluluk kazanımını hiç yazmadım daha. Güneşe inat aydınlık düşlerimde gerçek hayata aktaracağım ay parlaklığında ihtiraslar büyütüp beslemedim henüz.

Velhâsıl, ben en güzel Gümüşhane şiirimi henüz yazmadım.

Kanatlarım kırık. Rüzgâr bekleyen bir uçurtma olamadım henüz. Birine az, diğerine çok fazla veren hayata karşı en uzun söylemimi isyan edasında kayıtlara geçirmedim daha. Daha mesela, Oltan Bey’i yazmadım, Sabri Özcan San’a  layık olmadım; olamadım. Ben güzel şiirimi yazmak ümidim yılların seline düştü, akıyor.

Ben bu yaşanan zamana karşı henüz meydan okumadım.

Velhâsıl, ben en güzel Gümüşhane şiirimi henüz yazmadım.
YORUM EKLE