VİCDANLARIN KIYIYA VURDUĞU AN

Vicdan dediğimiz şey,  ne kadar insan varsa o kadar çeşitlilik arz eder ve parmak uçlarımızdaki desenler gibi vicdanlarımız da farklıdır. Elim bir hadisede aynı acıyı duyan iki insan olmadığı gibi, bir insanın diğeriyle aynı dozda ve tonda sevindiği de vaki değildir. Nasıl insan olarak farklıysak, beğenilerimizin farklı ayarları, nefretimizin farklı koyulukları varsa, vicdanlarımız da farklıdır. İncele incele “kopma” noktasına gelen hassas insanlardan en vicdansızımıza kadar bir harita çıkarılsa, bu haritada yeryüzüne gelip geçmiş ve hâlâ eğlencesini sürdüren insanlar kadar benek bulunacaktır. İnsan vicdandan ibarettir desek, vicdanımız rahat olsun; Allah bilir, yalan söylemiş olmayız. Bir dilenciye cebindeki kuruşu fırlatarak vicdanının sesine kulak verenler olduğu gibi, cüzdanını boşaltarak vicdanını rahatlatanlar da vardır.

Anne-babasıyla başka dünyalara hicret etmeye, yeryüzünde sığınacak bir başka yer bulmak ümidiyle yola çıkıp, denizde boğularak, Bodrum sahillerinde, yüzükoyun suya kapaklanmış vaziyette bulunan 3 yaşındaki mâsum Aylan bebek, o duruşuyla insan olanın yüreğini dağladı. Hattâ, materyalist dünyanın insanları bile, o fotoğrafla derinden sarsılmışa benziyor.

Aylan bebek uykularımızı kaçırdı. İnsanlığımızı bir daha sorgulamak zorunda kaldık. Avrupalı siyasiler, vicdanlarının sızladığını söyledi. Herkes ağlıyormuş. Aylan bebeğin cansız bedenini, görmek istemedikleri bir gerçeği onların gözüne soktu sanırım. Akan gözyaşı bundandır, vicdan muhasebesinden değil. Keşke bütün insanlık alemi gerçek bir vicdan muhasebesi yapsa.

Avrupa'yı eleştirdik, Batı'yı eleştirdik, iki yüzlülüklerine, riyakarlıklarına kızdık. İslam dünyasının acizliğini, müsrifliğini eleştirdik. Herkes suçlu arıyor, bizde öyle. Sinirlerimiz gergin, öfkemiz büyük, üzüntümüz çok fazla, eyvallah. Aylan bebek, belki de biriken tüm öfke ve kızgınlığımızı dışa vurdu. Önümüze gelene iyi laf ettik, vicdanlarımızı rahatlattık biraz.

Peki insan olarak burada bizim suçumuz ne? Aylan bebeğin ölümünde, onun gibi yüzlercesinin ölümünde bizim de bir payımız var mı? Hiç düşündük mü? Yoksa düşünmekten bile  korktuk mu?

Maalesef  kimse kendi hatasını sorgulamıyor, herkesin gözü dışarıda, suçlu arıyor. Bir insan olarak, bir Müslüman olarak, Aylan bebeğin ölümünde bizim payımıza düşen nedir? Acaba nasıl davranmalıydık, ne yapsaydık Aylan bebek ölmezdi?

Nasıl bir muhasebe yapmalıyız diye düşündüm,  işin içinden çıkamadım. Olaylar karşısında dürüst müyüz, adil miyiz, vicdanlı mıyız, haksızlık karşısında duruşumuz nasıl,yardımsever miyiz,  nerede kavga görsek haklının yanında yer alıyor muyuz, kendi çıkarlarımızı  değil de, hakkı olanın çıkarını mı savunuyoruz,hakkı konuşabiliyor muyuz,haksızlık karşısında dik durabiliyor muyuz?

Tüm bu soruların, Kobanili, bir Kürt çocuğun, Musullu bir Arap çocuğun Akdeniz sularında boğulmasıyla nasıl bir alakası var diye düşünüyorsunuzdur. Ben de düşünüyorum, bir ilişki olduğunu hissediyor ama doğrudan bir ilişki kuramıyorum.

Mesele bireylerin vicdanlarının asli ve ulvi duygularla dolması ile alakalı olduğunu düşünüyorum. Şunu anladım ben dürüst olursam, ben insan olursam, ben adam olursam, ben Müslüman gibi Müslüman olursam, çevremde birçok şey değişmeye başlayacak. Ben gıybet yapmayınca en azından fitne benim çevreme yayılmayacak. Ben haksızlığa karşı çıkınca en azından benim çevremde yayılmayacak adaletsizlik.

Başkaları böyle değil? Evet böyle olmayabilir ama ben kendimden sorumluyum önce. Toplum böyle mi değişecek? Sanırım, emin değilim. Emin olduğum şey kendimi düzeltmeliyim, değiştirmeliyim, çocuklarıma bunu öğretmeliyim.

Aylan Kurdi böyle kurtulur muydu? Bilmiyorum. Ancak başkalarını suçlayınca kurtulamayacağını gördüm. Kendimi sorguluyorum, kendimi düzeltmeye çalışıyorum bu yüzden. Herkes bunu yaparsa nasıl bir etkisi olur? Bilmiyorum ama denemeye değer. Belki bir bebek ölmekten böyle kurtulur.

Türkiye, kendi içinde bir çözüm üretiyor, bir irade ve insanlık örneği ortaya koyuyor. Bütün dünya buna şahit. Anadolu, yeniden ve bir kez daha bu ümmetin yarasını bütün varlığını ortaya koyarak sarmaya çalışıyor. Devlet elini değil, gövdesini bunun altına koyuyor.
YORUM EKLE