Yanılgılarla Mutlu Olmak

Kendimce haklı olduğum yine kendimce yanıldığım şeylerimle mutluyum. Mutlu olmak, insan olma sorumluluğu taşıyan herkesin bir sorumluluğudur.  Bende Gümüşhanespor beni yanılttığı için mutluyum.

2012-2013 futbol sezonunun ilk yarısı, kırmızı beyazlı temsilcimizin yenilmezlikleri ve liderlikleri yıkan muhteşem zaferiyle sona erdi. Büyük maçları büyük oynayarak, adına ve tarihine yakışır biçimde yeni yıla erken merhaba dedi.

Sezon başında yeni yönetim kurulu, yeni bir teknik direktör ve çoğunluğu yeni isimlerden oluşan futbolcu kadrosuyla yola çıkıldığında herkesin aklına ‘acaba’ sorusu gelmişti. Sezon başı kampında oynanan hazırlık maçlarında alınan sonuçlar ve oynanan futbol kimseyi mutlu etmiyordu. Hatta sezon açılışında oynanan hazırlık maçının ardından bende bu takımla olmaz diyenlerin en başındaydım.

Birçok kişi gibi bende yanıldım ve yanıldığım için mutluyum.

Bu başarının mimarları sahada mücadele eden teknik kadro ve futbolcular olduğu kadar, hiç şüphesiz başkan İdris Çimen’in özverisidir.

Çimen’in zaman zaman haberlerimizde de yazdığımız gibi, tek işi Gümüşhanespor oldu. Tüm mesaisini takım için harcadı. Bizzat şahit olduğum için rahatlıkla söyleyebilirim, bazen evine gitmediği gün oldu. Gece yarılarına kadar tesislerde takım nasıl daha iyiye gider diye uğraş verdi.

İdris Çimen bu mücadeleyi verirken maalesef yalnız bırakıldı. Kendi köylüleri ve yönetim kurulunda yer alan bazı isimler haricinde, Gümüşhane’de oynanan maçlara gelmeyen yönetim kurulu üyeleri var. Şehrin ileri gelenlerini saymıyorum bile. Kim ne kadar destek veriyor hepsini biz biliyoruz. Ancak bu satırlardan bu mutlulukları yazarken polemik yaratmak, sadece mutluluğu gölgeler.

Biz ilk yarı boyunca yaşadığımız heyecan ve mutluluklara dönelim. İlk yarı sonunda dördüncü sıradayız ama artık tüm takımların bildiği bir şey var. Herkes biliyor ki, Gümüşhanespor ile bir kez daha karşılaşacaklar ve herkes biliyor ki, bu takımın şakası yok. Ayrıca ne hücum yönünü nede defansif yönünü kestirmek çok zor. Bir maç bakıyorsunuz lokomotif gibi Yılmaz takımı çekip hücuma götürüyor, bir maç Samet çıkıp daha gözünüzü açmadan dünyanızı karartıyor.

Bir bakıyorsunuz orta alanı arena gibi kullanan Ali, Gökhan, Bilal gladyatör rolüne bürünüyor, gerekince de Bilal kardeşimiz kaleye gitme zahmetli iş deyip, kendi görev bölgesinden kaleye bir selam salıyor.

Defansa bakıyorsunuz, dağ gibi kaptanı gören rakipler ufak tefek adam diye Taner’in üzerine gidiyorlar. Ama Taner’de kendi kalıbından daha büyük bir yürek olduğunu öğrendiklerinde iş işten çoktan geçmiş oluyor.

Kısaca başarımızın en önemli etkeni gerçek bir takım olmamızdı. Sahada kişilere dayalı futbol oynamadık. Öne çıkan isimler elbette oldu ama bizdeki asıl sır takım olmaktaydı.

Takım olma yolunda başkan İdris Çimen’in her an takımın yanında olmasını, futbolcu transferlerinde kaliteden önce karaktere önem vermesini, bu ruhu futbolcularına aşılayan teknik direktör Yavuz İncedal’ı ve sahada arkadaşının açığını kapatmak için kendi gücünün üzerine çıkma gayretinde olan futbolcu kardeşlerimizi yürekten alkışlıyoruz.

Ligin ikinci yarısı kısa bir zaman sonra başlayacak. Ekibimizin eksikleri yok mu? Var. Mutlaka transfer çalışmaları yapılıyordur. Gümüşhanespor gibi büyük camialarda transfer sezonu hiç kapanmaz.

Ancak devre arası transferlerinde çok dikkatli olunmalı. Takım içi dengelerini iyi hesaplamak lazım. Birde alacağınız oyuncunun takıma ne katacağı çok önemli. Çünkü hiçbir takım kaliteli futbolcusunu satmak istemez.

Futbol yönü kaliteli ama kişiliği sorunlu birçok isim bu devre arasında takımından ayrılacaktır. Transferde bizi bugünlere taşıyan takım olma özelliğini bozmayacak isimlerin bulunması çok önemli. Yoksa sırf transfer yapmak için futbolcu almamalıyız.
YORUM EKLE