YENİ EĞİTİM ÖĞRETİM YILI MÜNASEBETİYLE

Eğitim öğretim yılının başlamasıyla birlikte çocuklarımız yine okul yollarına dökülecekler. Minicik yürekler, o çocuksu iyimserlikle, yarınlarını kuracak bilgi ve becerileri kazanma umut ve gayretiyle dolu olarak çantalarını yüklenecek, yeni bir eğitim ve öğretim yılına ‘bismillah’ diyecekler. Biz anne-babalar da içinde olacağız bu dönemin.

Gelenek olduğu üzere yine yetkili ağızlar “yeni öğretim yılı”nı konuşacak, tartışacak, medya gündem bulmanın rahatlığıyla birkaç gün konuya geniş olarak yer verecek, televizyon kanallarında ağlayan minikleri izleyeceğiz. Bu arada okul masraflarından şikayetlerini dile getirme fırsatı bulan veliler kamera karşısına geçerek içlerini döküp rahatlayacaklar.

Okul yolu umut yolu

Oysa çocuklar açısından her şey çok farklı. Özellikle ilkokula ilk adımını atacak olan minik yavrular için okul sözcüğü harikulade umutlar ve safiyane hayallerle doludur. Bazıları için ilk günler biraz sıkıntılı geçecek olsa da, bu sorunlar iyi bir öğretmenin himayesiyle ve ailenin işbirliğiyle kolayca çözümlenebilir.

Atalarımız ‘alet işler, el öğünür’ demişler ya, biz toplum olarak çocuklarımızın okul başarısında maddi unsurlara o kadar çok önem veriyoruz ki, başarısız olduklarında ilk tepkimiz, onlara sağladığımız imkanları başlarına kakmak oluyor. Bir de nice sıkıntılar içinde başarılı olan çocukları örnek göstererek çocuğumuzu ezmek. Ne yazık ki çocuğun hayatında iki temel direği oluşturan okul ve evin psiko-sosyal boyutunun maddi boyuttan çok daha ağır bastığı gerçeğine karşı körüz.

Eğitim-öğretim alanında öğretmen tutumlarının çocukların başarıları ve doyum düzeyleri üzerinde ne denli etkili olduğunu vurgulayan çok sayıda bilimsel araştırma yapılmakta. Öğretmenlerin sınıf içindeki tutum ve davranışları, tercih ettikleri disiplin anlayışı, ödül ve ceza yöntemleri öğrenci üzerinde fark edilmesi kolay olmayan, fakat son derece güçlü bir etki oluşturur. En basitinden söyleyecek olursak, kendini ifade etme ve kimi çocuksu suçlar karşısında gösterilen tavırlar çocuğu kazandırabilir ya da sokaklara iter.

Okula karşı isteksizlik ve okuldan kaçmanın sadece kötü aile ortamı gibi tek bir nedeni olmadığı kesindir. Öğretmen arkadaşlardan öyle hikayeler duymaktayız ki, bunlar insanı gerçekten duygulandırıyor: “Öğretmenim, keşke annem de senin gibi olsaydı!” “Öğretmenim lütfen babama bana para vermesini söyler misin, ben söyleyince hem vermiyor hem de kızıyor da…” “Öğretmenim, üvey annem beni dövdü ben de ona kötü sözlerle karşılık verdim, babamdan da korkup evden kaçtım, ne olur bu gece sizde kalabilir miyim?”

Böyle sözler öğretmenleri hem tebessüm ettiriyor hem de yüreklerini burkuyor. Onlara daha fazla verememenin acısını yaşatıyor.

Yapmayınca bilmek neye yarar?

Psikolojik ve sosyolojik derinliğe sahip bilimsel çalışmalar, aile içi ilişkileri, çocuklara yönelik şiddeti, hatalı ana-baba tutumları gibi konuları da işler. Bu tür çalışmaların bir tamamlayıcısı olarak, çocuk kişiliğini ve başarısını olumsuz etkileyen okul içi ve dışı etkenler hakkında seminerler düzenlenir, televizyon programları hazırlanır, ana-baba okulları açılır. Çoğumuz sorunları ve kaynağını fark etmesine ederiz, hatta ne yapmamız gerektiğini de öğreniriz, lâkin bir türlü bildiğimizi uygulayamayız. İşte bizim toplum olarak yediden yetmişe temel sorunumuz budur: Yani bildiğimizle amel etmemek!..

Sağlıkçılar sigaranın insan sağlığına verdiği zararı en iyi bilen kişilerdir. Fakat araştırılsa, belki yarıdan fazlasının sigara tiryakisi olduğu görülür. Birçok çocuk, öğretmenini tesadüfen sigara içerken görür ve hayal kırıklığına uğrar. Çünkü az önce derste öğretmeninden ‘Yeşilay’ nutukları dinlemiş olan çocuk,  öğretmeninini sigara içerken gördüğünde kafasında soru işaretleri oluşmaya başlar. Öğretmenimin söylediği mi doğru, yaptığı mı doğru? Öğretmenlerimiz alınmasın, veliler de aynı durumdalar. Diş fırçalamaktan, çocuklara hakaret etmeye, hayatın pek çok sahasında bu aksaklık varlığını hissettirmektedir. Öğrenilenler niçin davranışa dönüşmüyor veya kalıcı olmuyor, bu sorun çözülmeli. Öğrettiklerimize önce kendimiz inanıp uygulamalıyız ki çocuklar da  o davranışı benimseyip hayatlarında uygulasınlar.
YORUM EKLE