İŞTE ,EN GÜZEL CAVEP

Pırıl pırıl ütülü giysili, misler gibi parfüm kokulu, saçları taralı, dişleri fırçalanmış adamı, kadını sevmek kolaydır.
Aslında aşk, aynı insanı, sabahın körü uykudan uyandırdığındaki en sinirli hali ile de kabul edebilmek, aynı tuvaleti bir dakika arayla kullanabilmek, diz yapmış pijamalarla kanepede yastıklara sarılıp sızmışken bile şefkatle okşayabilmektir.

Buna katlanamayanlar zaten aşık değillerdir. Bu durumda evlilik hoşlandığın insana karşı olan duygularını öldürüyor diyebiliriz.
Zira aşıksan, aynı havayı solumak bile zevk verir. Hep beraber olmak istersin. Banyodan gelen su sesi bile onun evde olduğunun işaretidir ve huzur verir.
Ütülediğin gömleğin ona ne kadar çok yakışacağını düşünürsün. Pişirdiğin yemeği ne çok seveceğini hayal edersin. Bin tane ayakkabısı varken bin birinciye sahip olmaktan mutlu olacak diye, istediğin gömleği satın almaktan vazgeçersin. Zamanla almaktan çok, bir şeyler vermekten mutluluk duyduğunu keşfedersin.
Evlilik müessesinin kurulmasında sevmenin, aşkın ne kadar önemi varsa evlilikten sonra ortaya çıkan sorunlar ve kişilik özelliklerini verdiği sıkıntıların aşkı öldürmemesi bir o kadar önemlidir.

Sevmek ve aşkın önemi, ben seninim ve sana aidim diyebilmenin fazileti burada başlıyor, “katlanabilmek”. İşte bu sözcük çok sihirli bir sözcüktür ve birçok sorunu, anlaşmazlığı ortadan kaldırıverir.
Ben GÜMÜŞHANELİYİM demek, sözcük olarak söylenmesi gayet basit ve kolay. Ama GÜMÜŞHANELİ gibi davranmaya, GÜMÜŞHANELİ gibi yaşamaya gelince bu hiçte kolay değil. Hissetmek başka yaşamak başka şeylerdir. Bir çoğumuz hissettiklerimizi ya yaşayamıyoruz, yada yaşamaya çalışsak bile beceremiyoruz.

GÜMÜŞHANELİ olmak GÜMÜŞHANE’de en iyi şekilde yaşamayı istemektir. Doğal güzellikleriyle, çevresiyle, esnafıyla, yollarıyla, trafiğiyle, sosyal imkânlarıyla, zorluklarıyla, insanlarıyla, iyisiyle, kötüsüyle hepsini kabul ederek yaşamayı becerebilmektir.
Yeri geldiğinde yanlışları görmek, yeri geldiğinde doğruları gösterebilmektir. GÜMÜŞHANE’de yaşamak sadece kötüleri görüp yaygara koparmak, battık bittik edebiyatı yapmak değildir. Kötüleri görmek ve onarımı için üretken olmak gerekir. Yani; tabiri caizse elini taşın altına koymak gerekir. Kendine paye çıkarmak için uzaktan ahkâm keserek, yaygara koparmanın ne kendine nede GÜMÜŞHANE’ye ve GÜMÜŞHANELİ’ye bir çıkarı olamayacaktır.

GÜMÜŞHANELİ’yim demek GÜMÜŞHANE’ye sahip çıkmakla olur, yerden yere vurup, birilerine ben adamı böyle rezil ederim demekle değil. Bağırmakla kimseye duyurmak istediğini duyuramazsın. Önemli olan duyulmaya değer şeyleri söyleyebilmektir. Boş tenekede ses çıkarır ama bir farkla, onun çıkardığı sadece gürültüdür ve insanlara rahatsızlık verir.
Boş teneke olup rahatsızlık vermek yerine, mantıklı, üretken olmak, lâf bazı değil çözüm üreten, GÜMÜŞHANELİ olmaya lâyık birey olmaktır.
GÜMÜŞHANELİLİK; sadece GÜMÜŞHANE’yı sevmek değildir.
GÜMÜŞHANELİLİK; GÜMÜŞHANELİ’yım diyenlerle arkadaşlık, sırdaşlık, ortak hesaba sahip mudilik, ayrı kökenlerin birleşmesi, başı hatırlanmayan bir akrabalık ilişkisidir.
Kısaca GÜMÜŞHANELİLİK; evlilik ilişkisidir.
GÜMÜŞHANE’den sürekli şikâyet edenler ise evliliğe tahammül edemeyenlerdir.



ELVAN SARI
ÇEVRE TEKNİKERİ