Son mesaj - Gönderen: Recep Ergin - Salı, 01 Kasım 2011 23:40
Sitemizin yeni hali www.gumushane.gen.tr/v2 adresinde test edilmektedir. Lütfen belirli aralıklarla ziyaret ederek, yaşadığınız aksaklıkları ve önerilerinizi admin@gumushane.gen.tr adresinden veya buradaki formdan bize bildirin.
30 Ocak 2008 tarihli Demokrat Gümüşhane Gazetesindeki yazısı
Siteye Ekleyen
AdamGibi
Amerika kıtası 1492 yılında Kristof Kolomb'un adamları ile birlikte bu kıtaya ayak basmasına kadar bilinmiyordu. Bu tarih aynı zamanda Kızılderili soykırımının ve klasik sömürgecilik zihniyeti vahşetinin de başlangıcıdır.
O tarihte Amerika kıtasında toplam 520 kabileden oluşan yaklaşık 80 milyon Kızılderili (yerli) yaşadığı tahmin ediliyordu.
9500 yıl önce Asya topraklarından gelerek Amerika kıtasını vatan edinen ve Türk dünyasıyla derin kültür bağları olan yerliler çok dürüst, mert ve yiğit insanlardı. Bu özellikleri ve konuştukları lisan itibariyle Türklere çok yakın özellikler sergiliyor ve puta tapmıyorlardı. Kabileler arasında hiçbir gerginlik yaşanmaz, birbirlerine ihtiyaçları olduğu anda, seve seve yardıma koşarlardı. Onlar Amerika'nın gerçek sahipleriydi. Tabiatı ve insanları seven, art niyet ve kalleşlik duygularına yabancı bu insanlar, mücadelelerini insanlara karşı değil, tabiata karşı vermekteydiler. Dünyada Türklerin yanında vatanına, toprağına canı pahasına sahip çıkan az sayıdaki milletler arasında Kızılderililer ve Japonlar da vardır.
Amerika Kızılderili yerli kabilelerinin yaşadığı topraklardaki altın ve gümüş yataklarını ele geçirmek, Kızılderililere ait mukaddes yerlerdeki ziynet eşyalarını yağmalamak için Avrupalı (soluk benizli) işgalciler ile Kızılderililer arasındaki savaşlar 1540 yılında başlamış ve 350 yıl sürmüştür. Bu savaşlarda ateşli silahlar Kızılderililere ölüm kusarken, onlar sadece ok ve yayları ile mücadele ediyor, bu arada, diplomatik girişimlerle altın ve kürk karşılığı Kızılderililere ateş suyu yani viski satılıyordu. Çiçek, kızamık ve dizanteri gibi hastalıklarla toplu imha harekatı başlatan işgalciler, sağlıklı Kızılderili çocuklarını alarak, Amerikan okullarında okutup, eritme ve asimilasyon yoluna gitmişlerdir.
Amerika'nın Kuzey Doğu ve Doğusunda ise İngilizler Kızılderililerin topraklarını işgal etmeye başlamış, 1622'de Kızılderilileri diri diri ateşe atarak yakma vahşetini sergilemişlerdir. Kızılderililerle İngilizler arasındaki savaşlar da 150 yıl devam etmiştir.Daha sonra İngilizler Kızılderililerle savaşmak yerine aralarına nifak ve ihtilaf tohumlarını ekerek kabileleri birbirine düşürmek suretiyle istediği yerleri ele geçirmiş ve bölgede hakimiyeti sağlamışlardır.
Amerika Birleşik Devletlerinin, İngiliz, Fransız, İspanyol, Portekiz ve Hollanda gibi bir çok Avrupalı işgalcilerin top yekün gayretleri neticesinde Kızılderili yerlilerin Hıristiyanlaştırılması uğruna çok kan dökülmüş, toplu katliamlar neticesinde yaklaşık 80 milyon Kızılderili'den 70 milyonu öldürülmek ve köle olarak satılmak suretiyle Amerika'dan silinmiştir. Rahip Bartolome de Las Casas “Kızılderili Katliamı” adlı eserinde; yalnız kralın askerleri değil, Hıristiyanların piskoposlarının da bu katliamlara ortak olduklarını belirtmiş ve bir kısım Kızılderili yerlinin “Size inanarak Hıristiyan olduk, ancak sizler bize yağma ve vahşetten başka bir şey getirmediniz, bu ne biçim iyilikseverliktir” dediklerini yazmıştır. (Devam edecek)