Son mesaj - Gönderen: Recep Ergin - Salı, 01 Kasım 2011 23:40
Sitemizin yeni hali www.gumushane.gen.tr/v2 adresinde test edilmektedir. Lütfen belirli aralıklarla ziyaret ederek, yaşadığınız aksaklıkları ve önerilerinizi admin@gumushane.gen.tr adresinden veya buradaki formdan bize bildirin.
Köşe Yazıları Bölgesi

Köşe Yazıları->Bayram NAZIR->OSMANLI SAVAŞI KAYBEDİNCE İSTANBUL'DAKİ BAZI DEVLET ADAMLARI SEVİNÇTEN OYNADILAR [ Arama ]

OSMANLI SAVAŞI KAYBEDİNCE İSTANBUL'DAKİ BAZI DEVLET ADAMLARI SEVİNÇTEN OYNADILAR
Başlık OSMANLI SAVAŞI KAYBEDİNCE İSTANBUL'DAKİ BAZI DEVLET ADAMLARI SEVİNÇTEN OYNADILAR
Açıklama 27 Nisan 2009 tarihli Gümüşkoza Gazetesindeki yazısı
Mail bayramn@hotmail.com
Siteye Ekleyen Recep Ergin
Bu haftaki yazımızın konusu, Osmanlı tarihinde bir dönüm noktası olan II. Viyana kuşatması (1683) ve kuşatmanın başarısızlıkla neticelenmesinden sonra İstanbul’da bazı devlet adamlarının duydukları sevinçtir. Bir ülkenin savaş kaybetmesinden sonra devlet adamlarının sevinç duyması ve hatta hızlarını alamayarak sevinçten oynamalarını söylemek inanılması güç gibi geliyor insana. Fakat işe makam hırsı, kin, kendini üstün görme, söz dinlememe, başkalarının fikrine değer vermeme gibi durumlar girince bu türden hadislerin yaşanmasını doğal karşılamak gerekiyor. Çünkü, kendi içinde anlaşmazlığa düşen bir ülke, toplum, cemaat veya herhangi bir organizasyonun yıkılması kaçınılmaz bir sondur.

II. Viyana Kuşatması Osmanlı tarihinin en önemli hadislerinden biri belki de birincisidir. Kuşatmanın başarısız olması, Osmanlı Devleti için sonun başlangıcı oldu. Bu tarihten itibaren  Osmanlı Devleti artık kendi gündemini kendi tayin edemez bir hale gelmiş ve Osmanlının gündemini daha çok Avrupalı devletler belirlemiştir. Yine bu savaşla birlikte Osmanlı ordularının Avrupa’da ilerlemesi durmuş ve artık devlet savunmaya geçmek zorunda kalmıştır.

 Köyde Doğdu, İstanbul’a Gelip Sadrazam Oldu     

Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, devşirme değil safkan Türk bir veziriazam idi. 1634 yılında Merzifon’un Marınca Köyü’nde dünyaya geldi. Babasının IV. Murad’ın Bağdat Seferinde şehit düşmesi üzerine, Köprülü Mehmed Paşa, küçük Mustafa’yı himayesine alarak büyüttü. İyi bir eğitim alan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa büyüyünce Köprülü Mehmed Paşa’nın kızıyla evlendirildi. Osmanlı bürokrasisinin bir çok kademesinde görev alan Merzifonlu, 1676'da 42 yaşındayken sadrazam oldu ve idamına kadar yedi yıl boyunca o makamda kaldı. Kendinden önceki sadrazam Fazıl Ahmed Paşa başarıdan başarıya koşmuş bir çok fetihlerde bulunmuştu. Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, üzerindeki gölgeyi kaldırmak için daha büyük başarılar kazanmak istiyordu.

Bu nedenle Merzifonlu, Viyana’ya doğru sefere çıkmış ve  Kanuni Sultan Süleyman’ın bile alamadığı şehri fethederek ismini tarihe yazdırmak istemiş fakat bu sefer, hem şahsı hem de Osmanlı Devleti adına felaketle sonuçlanmıştı.

    Şeyhülislam bile Paşa’yı Viyana’dan Vazgeçiremedi
   
    Kara Mustafa Paşa, Sadrazam olduktan sonra Osmanlı Devleti’ni yüceltmek ve devleti Kanuni devrinden daha azametli bir hale getirmek istiyordu. Osmanlı Devleti ile Avusturya arasında yapılan barışın bitmesine bir yıl kala Merzifonlu İstanbul’da gizliden gizliye Avusturya üzerine sefer hazırlıklarına başlamıştı. Aslında bu sırada tahta bulunan Osmanlı Sultanı IV. Mehmed Avusturya ile yapılacak savaşa taraftar değildi. Fakat Merzifonlu Avusturya sınırında bulunan Osmanlı vatandaşlarından getirttiği sahte şikayetnamelerle Sultanı savaşa ikna etmeye çalışıyordu.

Savaşı Avusturya da istemiyordu. Nitekim İstanbul’daki savaş hazırlıklarını haber alan Avusturya İmparatoru, elçisini barış yapmak üzere İstanbul’a göndermişti. Avusturya elçisi bütün girişimlerine rağmen Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’yı savaş fikrinden vaz geçiremedi. Dönemin kaynaklarının yazdıklarına göre, Paşa’yı ikna edemeyen elçi, Osmanlı Şeyhülislamına müracaat ederek “Aman dileyene Kılıç olur mu, üzerine sefer caiz midir” sualini sormuş ve ondan “caiz değildir” cevabını almıştı. Ancak, Merzifonlu bu fetvaya dahi aldırış etmeyerek, Avusturya üzerine sefere çıkma fikrinden vazgeçmedi.
 
Paşa’nın Viyana Üzerine Gideceğini Padişah da Bilmiyordu

Merzifonlu, padişahı Avusturya’ya karşı savaşa ikna ettiğinde seferin hedefi Yanık ve Komaron Kaleleri idi. Osmanlı ordusu İstanbul’dan hareket edip Belgrad’a geldiğinde burada bir harp meclisi toplanarak ordunun hangi tarafa yürüyeceği tartışıldı. Yapılan uzun müzakerelerden sonra Viyana üzerine gidilmesine karar verildi. Paşa, alınan kararı bir yazı ile IV. Mehmed’e ilettiğinde Sultan, hayretler içinde kalmış ve dönemin kaynağı Silahtar Tarihi’nin yazdıklarına göre
Kastımız Yanık ve Komaron kaleleri idi. Viyana dilde yoktu. Paşa ne tuhaf saygısızlık edip bu sevdaya düşmüş. Şimdi Allah kolay getirsin. Fakat önceden bildirseydi, rıza vermezdim” demiştir.
 

Merzifonlu Kara Mustafa Paşa

Avusturya İmparatoru Viyana’dan Kaçtı

Bu sefer için hazırlanan ordu dikkat çekmektedir. Bu ordu, şimdiye kadar sefere giden orduların en kalabalık olanıdır. Yaklaşık 500 bin kişiden oluşuyordu. Rivayete göre bu kadar askerin ihtiyacını da 50 bin araba karşılıyordu.

Osmanlı ordusunun Belgrad’da gelmesi ve buradan Viyana üzerine gidileceğine karar verilmesi Avrupa’da büyük heyecan uyandırmıştı. İmparator Leopold şehri terk ederek uzak bir şehre yerleşmişlerdir. Türk ordusunun öncü kuvvetleri 12 Temmuz 1683’te Viyana önlerine ulaşmışlardı. Bu tarihten itibaren tam 61 gün muhasara devam etmiştir. İki ay süren kuşatmanın sonunda savunmadaki Avusturya askerlerinin sayısı oldukça azalmıştı. Kuşatma uzadıkça Viyana'da yiyecek azalmış ve dizanteri başlamıştı. Viyana'ya karşı Osmanlıların beş yerde kazdığı lağımlar kale duvarlarına yaklaşmıştı. Bunların patlatılmasıyla kale düşebilirdi

Viyana Önlerinde Hazin Son
   
Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, Viyana’yı kuşatırken Kırım kuvvetlerine de önemli bir görev vermişti. Adeta kuşatma geri emniyeti bu kuvvetlere havale ediliyordu. Paşa, Kırım Hanı Murad Giray'ı Viyana'ya altı saat mesafede Tuna Nehri üzerinde bulunan bir taş köprüyü korunması için görevlendirmişti. Kırım Hanı, Viyana’ya yardıma gelecek düşman kuvvetlerinin köprüden geçişini engelleyecekti. Geçişi engelleyemezse düşman ordusunu arkadan çevirecekti. Ancak Kırım Hanı, sadrazama mektup göndererek düşmanın kalabalık olduğunu, kuşatmanın bırakılarak meydan muharebesine hazırlanılmasını tavsiye etti. Merzifonlu, emirlerinin dinlenilmediğini görünce, Kırım Hanı'na ağır bir mektup yazarak, hakaretler etti. Hatta Tatarlar’ın kokmuş at eti yediğini söyleyerek Kırım Hanı'nı aşağıladı. Murad Giray, sadrazamın bu hakaretleri üzerine düşmanın köprüden geçişine engel olmayarak askerlerini alıp geri döndü.

    Yapılan bu ihmalin sonunda Jean Sobieski idaresindeki Polonya birlikleri köprüden kolaylıkla geçerek Viyana önlerine geldiler. Polonya birliklerinin Viyana önlerine gelmesi Osmanlı ordusu için sonun başlangıcı oldu. Bu gelişme askerler arasında panik havası yarattı. Viyana'daki Avusturya kuvvetleri de sık sık taarruzlar yaparak Türk birliklerini iki ateş arasında bırakıyordu. Düşman askerlerinin Osmanlı ordusunun merkezine girmeye başlaması üzerine, Kara Mustafa Paşa iki aydan beri Viyana'yı kuşatan Türk birliklerine Budin’e çekilme emri verdi.


II. Viyana Kuşatmasını tasvir eden bir gravür

Savaşa Tanıklık Eden Tarihçi Silahtar Mehmed Ağa Kırım Han’ın Yaptıklarını Şöyle Anlatır:

"Murad Giray, düşmanın Tuna'yı geçmesine engel olmak için görevlendirildiği köprüyü muhafaza edememiş ve yüksek bir yerden elini böğrüne koymuş olduğu halde düşmanın geçişini seyrediyordu. Bu durum üzerine hanın imamı yanına giderek: "Hanım şu bölük bölük geçen kâfirleri kırdırsanız gerisi kesilmez miydi?" demesi üzerine Kırım Hanı, "Efendi sen bu Osmanlı'nın bize ettiği eza cefayı bilmezsin. Yanlarında Eflak ve Boğdan keferesi kadar rağbetimiz kalmadı. Düşmanın durumunu kaç defa bildirdim. Düşman çok, mukavemet mümkün değil, askeri siperlerinden çıkarıp, gerekirse meydan muharebesi yapalım ve güvenli bir yere gidelim dedim. Sadrazam inadından dönmedi, söz geçiremedim. Azarlayan cevaplar gönderdi. Mektubunda kokmuş at eti yediğimize kadar yazmış. Düşmanı püskürtmek benim için çok zor değildi ve bilirim ki dinimize göre de düşmanı engellememek ihanettir. Lâkin ben de gayret koymadı, onlar da görsünler kendileri kaç paralık adam imiş. Tatar kadrini, kıymetini bilsinler” dedikten sonra kuvvetlerini alarak ordugaha geri döndü.

Merzifonlu Savaşı Kaybedince İstanbul’daki Bazı Devlet Adamları Sevinçlerinden Döne Döne Oynadılar.

Dönemin kaynağı Silahtar Tarihi’nin yazdıklarına göre, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa kinci bir yapıya sahipti. Fikirlerinde ısrar eder, karşı koyanları düşman belirlerdi. Bu yüzden onun ayaklarını kaydırmak için fırsat kollayan bir çok düşmanı vardı. Bu nedenledir ki bazı devlet adamları Merzifonlu’nun başarısız olması için çalışmışlardı.

Aleyhindeki bütün bu olumsuzluklara rağmen Paşa, orduyu tekrar toplayarak düşman saldırılarını püskürtür ümidiyle Padişah tarafından görevde bırakıldı. Fakat İstanbul’daki rakipleri, padişahı sadrazamın aleyhinde dolduruyorlardı. Sadrazamın en büyük düşmanları olan Mirahur Sarı Süleyman ile Harem Ağası Yusuf Ağa, Viyana bozgunu haberi gelince oturdukları yerden kalkıp döne döne oynamışlardı.

Muhalifler Padişahtan Paşa’nın Ölüm Fermanını Aldılar

Viyana kuşatmasına başarısız olmasına rağmen Sultan IV. Mehmed bozgunu öğrendiği zaman Kara Mustafa Paşa’ya beslediği itimadı kaybetmemişti. Hatta kılıç ve kaftan göndererek Paşa’ya ilan güvenini göstermek istemişti. Fakat Paşa’nın İstanbul’daki muhalifleri Padişah nezdinde girişimde bulunmayan başladılar. Bu kişiler, Viyana bozgunun yegane sebebinin  Merzifonlu olduğuna dair Padişahı ikna edip Merzifonlu’nun idam fermanını almayı başardılar

Paşa Namazı Kıldıktan Sonra “Haydi Gelin Beni Boğun” Diye Emretti

İkinci Viyana Kuşatması ile ilgili en önemli kaynağımız Veka-yı Beç (Avusturya Vakası/Savaşı) adıyla tutulmuş savaş günlüğüdür. Eseri yazan üst düzey bir devlet görevlisi olduğundan sefer sırasında olup bitenleri ayrıntılı olarak kaleme almıştır. Topkapı Sarayı Revan Kütüphanesi’nde bulunan bu eserde Merzifonlu’nun idamı şu şekilde anlatılmıştır:

Merhum Veziriazam (Kara Mustafa Paşa) öğlen namazını eda için seccadeler serdirip imam efendi sünnete başlamışken Kara Mustafa Paşa da kalkıp namaza başlayacakken, sokakta at şamatası meydana gelince “Nedir” diye sokak yönündeki camdan bakınca, yeniçeri ağasının ardınca kapıcılar kethüdası ile çavuşbaşının geldiğini görünce “İmam Efendi namazı boz, bir şeyler oldu” derken gelen görevliler de duraklamadan saraya gidip yukarıya çıktılar. Ağa doğruca Veziriazamın yanına girdiler. Yeniçeri ağası etek öptükten sonra, kapıcılar kethüdası, çavuşbaşı ağa selam verip, veziriazamın huzurunda durdular.

Veziriazam “Ne haber” deyince Kapıcılar kethüdası,”şefketlü padişahımız mührü şerif ile sancak-ı şerifi ister” dedi. Kara Mustafa Paşa da “Emir padişahımındır” deyip koynundan mührü çıkarıp ve sancak-ı şerifi de sandığıyla getirip teslim eylediler. Daha sonra “ölüm var mıdır” diye sorunca kapıcılar kethüdası, “Açık olmak gerek, Allah imandan ayırmaya” dedi. Bunun üzerine veziriazam “Rıza Allah’ındır” deyip “Seccade koyun” buyurdular ve İstanbul’dan gelen ağalar dışarı çıktılar. Merzifonlu, öğlen namazını eda etti ve asla öfkelenmedi. Duasını bitirip ellerini yüzüne sürünce iç ağalarına “varın siz gidin” deyip kendi eliyle kürkünü ve sarığını çıkarıp, “Gelsinler” dedi. Cellatlar gelince “Şu halıyı kaldırın Cesedim toprağa düşsün” buyurup halıyı kaldırttı.

Cellatlar ipleri hazır eylediklerinde, Merzifonlu elleriyle sakalını kaldırıp “Bir hoşça üslupla takın” deyip kadere rıza eyledi ve cellatlar ipi iki-üç defa çekince veziriazam ruhunu teslim eyledi.

Paşa’yı Mezarında Bile Rahat Bırakmadılar

Merzifonlu Belgrad’ta idam edildikten sonra cesedi soyulup, saray avlusunda bir köhne çadırda yıkanıp, avluda namazı eda olunduktan sonra cenaze çadıra götürüldü. Burada bir tabutta kellesi yüzüldü ve ardından hemen karşıda bulunan caminin avlusuna defnedildi. Belgrad 1688'de Avusturyalıların eline geçince, mezarı iki Cizvit keşişi tarafından açılarak kafatası ve kemikleri Viyana'ya götürüldü. Paşa, mezarında bile rahat edememişti.

Türk tarihinde üç asırdan beri cevabı bir türlü bulunamayan kemik ve mezar tartışması Paşa’nın mezarının iki keşiş tarafından açılmasıyla sonra başlamıştır. Türk tarihçilerine göre Paşa ipek bir kuşakla boğularak idam edilmiş, idamdan sonra kesilen kafası içi bal dolu bir keçeye konup İstanbul'a yollanmıştı. Avusturyalılar ise kafanın kesilmediğini, sadece derisinin yüzüldüğünü ve saraya bu derinin yollandığını söylüyorlardı.

Bu konuyla ilgili tartışmalar belki bir başka yazının konusu olabilir.
Oyu Puanı: 3 - Ortalama: 5

Yorum Gönder Değerlendir Yazdır
Yorumlar

Bilgiler
Burda 2491 Köşe Yazısı Kayıtlı
Enfazla Bakılan: TARİMİZDEKİ KAHRAMAN KADINLAR...
Enfazla Değerlendirilen: TEKNOLOJİ VE İNSAN

Köşe Yazıları Bölgesini Gezen: 26 (0 Kayıtlı Üye 26 Ziyaretçi ve 0 Bilinmeyen Üye)
Görünen üyeler: 0


 


MKPortal M1.1.1 ©2003-2006 mkportal.it
Bu safya 1.2957 saniyede 15 sorguyla oluşturuldu