Son mesaj - Gönderen: Recep Ergin - Salı, 01 Kasım 2011 23:40
Sitemizin yeni hali www.gumushane.gen.tr/v2 adresinde test edilmektedir. Lütfen belirli aralıklarla ziyaret ederek, yaşadığınız aksaklıkları ve önerilerinizi admin@gumushane.gen.tr adresinden veya buradaki formdan bize bildirin.
Köşe Yazıları Bölgesi

Köşe Yazıları->Abdulkadir AVCI->'GÜZEL İNSANLAR GÜZEL ATLARA BİNİP GİTTİLER' [ Arama ]

'GÜZEL İNSANLAR GÜZEL ATLARA BİNİP GİTTİLER'
Başlık 'GÜZEL İNSANLAR GÜZEL ATLARA BİNİP GİTTİLER'
Açıklama -
Siteye Ekleyen Recep Ergin
Üç dört yıl önceydi. Birkaç edebiyat sevdalısı arkadaşla Harşit adıyla bir dergi çalışmasına koyulduğumuzda en çok zorlandığımız nokta: derginin ekonomik külfetini nasıl karşılayacağımızdı. Gümüşhane gibi taşra bir şehirde uzun soluklu dergi çıkarmanın ne kadar zor olduğunu elbette biliyorduk. Yine biliyorduk ki sanatın pazarı bu yerde kurulmaz, kurulsa da taliplisi de olmazdı. Ama olsun yüreğimizdeki bu sevdanın mutlaka ilanı olmalıydı. İlan edilmemiş aşk, aşk değildir. Hüsran aşığın azığıdır, deyip yola koyulduğumuzda bir bir kapılar yüzümüze kapanıp dudak bükmeler alaylı bakışlar, istihzalı sözler ümitlerimizi kırarken birkaç güzel insan: “Hayır siz kutlu bir sevdaya soyundunuz sizi desteklemek bizim boyun borcumuz.”  diyerek bize sahip çıkıp yılgınlığımız, ortadan kaldıran maddi ve manevi desteği vererek bu şehri kimliğine hizmet eden Harşit ve Cümle dergilerinin çıkmasına ön ayak oldular. İsimlerini zikretmek isterdim tek tek ama kendilerinin rızaları olmayacağını bildiğimden takdir ve şükranlarımı sunarak yetinelim şimdilik. Fakat hayatta iken isminin duyulmasına rıza göstermeyen edebiyat sevdalısı bu gönül insanlarından biri elim bir trafik kazası ile dar’ül- bekaya intikal ettiğinden o güzel insanı ismini vererek rahmetle anmalıyım.

Bu güzel insan gıda üzerine pazarlama şirketi olan merhum Fahri AYDIN’dan başkası değildi. Dergi çalışmalarımız tam inkıtaya uğrayacağı günlerden biriydi, derginin basımı noktasında sıkıntıya düşmüştük kapısını çaldığımızda: “ Dostum! Siz bu şehir için çok güzel bir işe ön ayak olmuşsunuz ben size destek olmayıp da kime destek olayım, reklâm sayfanızda ben de reklâm vereyim, diyerek bizim darımızı gidermişti. Biz biliyorduk onun reklâma ihtiyacı yoktu; ama bizim paraya ihtiyacımız vardı, o da bunu biliyordu. Daha sonra Harşit kapanmıştı. Bir gün bize sitem etti. Biz de 1 milyarı buluyor her bir sayı parasızlık yapacak, bir şey yok deyince. “Tamam, bütün masraflarınız benden bir de beni 50 abone sayın, paranız peşin.” diyerek bir kez daha bu şehirle ve sanatla olan gönül bağının karşılıksız bir aşk olduğunu göstermişti. Daha sonraları öğrendik ki aldığı dergileri bayilerine hediye ederek onları teşvik ediyormuş edebiyata ve sanata. Ve 5 sayı onun teşvik ve desteği ile çıktı. Çeşitli sebeplerle dergiden ayrılmıştım ve dergi çıkarılmamaya başlandı. Karşılaştığımız bir dost meclisinde bana “Abdulkadir Hoca! Dostum, dergi çıkmazsa dostluğumu yeniden gözden geçirim!” diyerek bana biraz sitem etti. Ben kendisine dergiyi çıkarmak üzere söz verdim. Ama o benden daha sözüne sadıktı ve “Ondan geldik ona döneceğiz.” ilahi emrine uyarak elim bir trafik kazası ile aramızdan ayrıldı. 

Ve 'Güzel insanlar güzel atlara binip gittiler.’  mısrası yine geldi konuk oldu hüzün haneme. Teselli babında Necip Fazıl Kısakürek “Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber, / Hiç güzel olmasaydı, ölür müydü Peygamber (SAV).” diyor. Ve az da olsa acımız diniyor, yüreğimiz ferahlıyor. Aziz dost sen de çok severdin Necip Fazıl’ı. Oturunca ezberden mısralarını okurdun vecd halinde. Şimdi sen gittin, biz buradayız… Sen sevgiliye ulaştın… Biz yoldayız… Değil mi ki dünya hayatımız bir arayış? Ve biz gurbeti yaşayan birer seyyah-ı fakir... “Uzaklaştırmak yakınlaştırmak içindir...” diyor Sezai Karakoç, Yitik Cennet adlı eserinde. Ben,  sevdiğin ve üstat diye yere göğe sığdıramadığın Necip Fazıl’ın mısraları ile seni yâd edeyim aziz dostum! Yaratılış gayemizi en yalın bir dille anlatan Üstadın“Seni aramam için beni uzağa attın, /Âlemi benim, beni kendin için yarattın.” mısralarını bilmem kaç kez okudun ‘Çilesinden.’ “Göz kaptırdığım renkten, kulak verdiğim sesten, /Affet Senden habersiz aldığım her nefesten.” //“Güzel Allah'ım (C.C.), Senden ne gelecekse gelsin, /Sen ki Rahmetinle de Kahrınla da güzelsin.” derdin her duanda. Ve dost meclislerinde kim bilir kaç kez  “Ne var ki pazarlığa girişecek ecelle, / Sermayem tek kelime Allah (C.C.) Azze ve Celle.” diyerek teselli etmiştin bizleri. Kim bilir kaç kez duymuştur dostların senden “Neye yaklaşsam, sonu uzaklık ve kırgınlık, /Anla ki yok Allah'tan (C.C.) başkasıyla yakınlık.” dizelerini.  İçindeki ateşi anlatmak için “Rabbim, Rabbim, bu işin bildim neymiş Türkçesi, /Senin aşkın ateştir, ateşin gül bahçesi.” deyişin hala kulaklarımızda. Hala sesin tüm buğusuyla kulaklarımda sessiz duaların bile…“"Allah C.C. bir" demektense ecel teri dökerken, / Ölüversem, beklenmez bir anda "Allah C.C. bir" derken.” diye ne kadar çok dua ettin ki ölüm seni beklenmez bir anda yakaladı. Ve kavuştun sevgiliye “Büyük Randevu, bilsem nerede saat kaçta, / Tabutumun tahtası bilsem hangi ağaçta.”  sorusunun ardına düşerek.

Bu gece rüyama giriyorsun aziz dostum ve:“Hasis sarraf, kendine bir başka kese diktir, / Mezarda geçer akça, neyse onu biriktir.” diyerek ötelerden bir sesle ikaz ediyorsun beni. Bir dost meclisinde yan yanayız, konuşmaya başlıyoruz. Soruyorum sana  “Sual: Ey veli, insan nasıl olmalı söyle, / Cevap: Son anda nasıl olacaksa, hep öyle.” Ölümü soruyorum ardından “O demde ki perdeler kalkar, perdeler iner,/Azrail'e (A.S.) "hoş geldin" diyebilmekte hüner.” diyorsun. Ve ekliyorsun “Ölümden ne korkarsın/Korkma ebedî varsın” Ve çocukça bir eda ile  “Ölüm, ölene bayram, bayrama sevinmek var,/Oh ne güzel bayramda tahta ata binmek var.”  deyip beni kıskandırıyorsun. Sonra ekliyorsun: “Ölmek değildir ömrümüzün en fecî işi,/ Müşkül budur ki ölmeden evvel ölür kişi.”  Çayı yudumlarken “ Dostum! Dergiyi çıkarmazsan dostluğumuzu gözden geçiririm, demiştim. Ne oldu çıkmayacak mı dergi? Bizim Cümlelerimiz bir atımlık mıydı? Akmayacak mı doludizgin Harşit?”  diyorsun. Masanın üzerinde Harşit ve Cümle Dergileri. Açıyorsun Cümle dergisinin ilk sayısından  ‘Bir Direnmektir Hayat’ şiirini okuyorsun.

  “Bakma saatlere artık
   Bizi müjdeliyor ufuklar
   Boşa gitmez emeklerimiz
              Yıllardır, avuçlarımızda ümit bek(S)ledik
              En uğursuz gecelerde
             Namlu yaptık bakışlarımızı
         Kaybolsun diye kötülükler.” İçimden ‘bir davaya adanmış bir ömür için bu mısralardan başka bir hüccete ne gerek var?’ diyorum. Sonra ikinci sayıdan ‘Gül Büyütür Sabrım’ şiirini okuyorsun, sanki ölümü ölmeden yaşamış gibi.
“Yalnızlık büyütür bende geceler
  Bunca yıl hüzünlü bitti ezgiler
  Gittim artık geri gelmez dediler
        Sıla yollarına nakıştır resmim
        Bu ıssız yerde başkadır ismim.”

Nasıl da sezmiştin ölümün seni bir gece yakalayacağını diyorum. Sen: “Şiir ezeli ve ebedi olan ve ölümü de öldüren Allah C.C’ın insana bir ihsanı. İsterse sırrı, ayan, isterse bilineni gayb eder. Kadir olanın ol emridir her şey. Ölümde onun emri değil mi? diyerek Kuran-ı Kerim bana ayetler okuyorsun 'Her can ölümü tadıcıdır' (Âl-i İmrân, 3/185): 'Onlar için bir ecel tayin ettik ki onda hiç şüphe yoktur' (el-İsrâ, 17/99): Biz senden önce de hiçbir beşere dünyada ebedîlik vermedik. Şimdi sen ölürsen, onlar baki mi kalacaklardır? ' (el-Enbiyâ, 21/34): 'Yeryüzünde bulunan her canlı fanidir' (er-Rahmân, 55/26) .”   Uyanıyorum uyarınla: "İnna lillahi ve inna ileyhi raciun".
Oyu Puanı: 35 - Ortalama: 4.14

Yorum Gönder Değerlendir Yazdır
Yorumlar

Bilgiler
Burda 2491 Köşe Yazısı Kayıtlı
Enfazla Bakılan: TARİMİZDEKİ KAHRAMAN KADINLAR...
Enfazla Değerlendirilen: TEKNOLOJİ VE İNSAN

Köşe Yazıları Bölgesini Gezen: 19 (0 Kayıtlı Üye 19 Ziyaretçi ve 0 Bilinmeyen Üye)
Görünen üyeler: 0


 


MKPortal M1.1.1 ©2003-2006 mkportal.it
Bu safya 1.29861 saniyede 15 sorguyla oluşturuldu