Son mesaj - Gönderen: Recep Ergin - Salı, 01 Kasım 2011 23:40
Sitemizin yeni hali www.gumushane.gen.tr/v2 adresinde test edilmektedir. Lütfen belirli aralıklarla ziyaret ederek, yaşadığınız aksaklıkları ve önerilerinizi admin@gumushane.gen.tr adresinden veya buradaki formdan bize bildirin.
Köşe Yazıları Bölgesi

Köşe Yazıları->Mevlüt ERGİN->İNSAN NASIL YÖNETİLİR? [ Arama ]

İNSAN NASIL YÖNETİLİR?
Başlık İNSAN NASIL YÖNETİLİR?
Açıklama 29 Aralık 2010 tarihli Demokrat Gümüşhane Gazetesindeki yazısı
email -
Siteye Ekleyen Recep Ergin
        Kime sorarsanız sorun, insanların çalıştıkları kurumlarda yaşadıkları sıkıntılar, iletişimsizlikle ve yöneticilerin insan psikolojisini iyi yönetememe ile ilgili nedenlerinden kaynaklandığını görürsünüz. İnsan psikolojisinin iyi yönetilemediği ve iletişimin iyi olmadığı bir ortamda, yöneticilerin çalışanlarıyla, çalışanların da kendi aralarında kurduğu ilişkilerde, hayal kırıklığı ve gerginliğin yaşanması normal bir sonuçtur.

        Banka, şirket, fabrika, okul, belediye, dernek vs. çalıştıkları kurumda mutsuz olan insanlar, işlerini kötü yaparlar. Yani, çalışanların ihtiyacı olan işten tatmin olma duygusu sağlanmadığı sürece, başarı gelmez. Dolayısıyla iyi bir yönetici, yanında çalışanları, neyin motive ettiğini bilmeli, mutlu olmalarını sağlanmalıdır.

       İletişimi ve insan psikolojisini yönetmeyi bilmeyen yöneticiler ve varsa bu kadrolara yeni talip olanlar, mutlaka iletişim ve insan psikolojisi eğitiminden ve denetiminden geçirilmelidirler. Bilinmelidir ki,  bu sanatı iyi bilen bir idareci, çalışanını iyi motive eder ve her istediğini yaptırır. Oysa insan psikolojisinden bihaber, vizyon uyuşmazlıkları olan ve rast gele idareci yapılan kişilerin çalıştıkları kurumlarda başarısızlık, kaçınılmaz sondur.

      Bazı yöneticiler, bu sanata doğuştan sahip olsa da bazıları kendini geliştirip zaman içinde öğrenir. Bazısı ise ne yaparsa yapsın bu sanatı asla öğrenemezler. Oysa insan psikolojisi evrenseldir. İhtiyaçlar ve dürtüler dil, din, ırk ayrımı yapmaz. Bunun farkında olan ve bu sanatı bilen usta yöneticinin başarıyla buluşması da hiç tesadüf değildir.

      Sigorta sektöründe uzun yıllar çalışmış, iletişimi ve insan psikolojisini çok iyi bilen bir yöneticinin, emekli olduktan sonra başından geçen şu enteresan olayla devam edelim. Kahramanımız 65 yaşında emekli olmuş ve artık huzur içinde bir yaşam sürmek istediğinden, şehir merkezindeki evini satıp, gürültüden uzak sakin bir mahallede tam istediği gibi bir ev bulup satın almış.

      Emekliliğinin ilk birkaç ayını gayet mutlu ve huzur içinde geçirmiş. Ancak ders yılının başlamasıyla, başta önemsiz diye gördüğü bir detayın ne kadar önemli olduğunu anlamış. Evinin hemen yanında bir lise varmış.   

      Okulların açıldığı ilk gün dersten çıkan öğrenciler, bağıra çağıra yolun üzerindeki tüm çöp bidonlarını tekmeleyerek ilerlerlermiş. Bu çekilmez gürültü ya da işkence günler boyu sürer ve sonunda emekli yöneticimiz dayanamaz. Bir karar verir ve ertesi gün kararını uygulamaya koyulur. Çocuklar gürültüyle evine doğru yaklaşırken kapısının önüne çıkar ve onları durdurur.   

      Şöyle der; "Her gün sizi seyrediyorum. Harika gençlersiniz, eğlenmesini de çok iyi biliyorsunuz. Ben de sizin yaşınızdayken aynı şekilde gürültü çıkarmaktan çok hoşlanırdım. Siz bana kaybettiğim gençliğimi hatırlatıyorsunuz ve ben sizin bu neşenizi hiç kaybetmenizi istemiyorum. Gelin sizinle bir anlaşma yapalım. Siz her gün buradan geçerken gürültü yapmaya devam edin ben de size her gün 1 lira vereyim".  

      Bu teklif gençlerin çok hoşuna gider ve gürültüyü sürdürürler. Birkaç gün sonra yaşlı adam yine gençlerin karşısına çıkar ve onlara şöyle der: "Çocuklar enflasyon beni de etkilemeye başladı bundan böyle size sadece 50 kuruş verebilirim". Gençler bu açıklamadan pek hoşlanmazlar ama yine de devam ederler gürültüye.

      Aradan birkaç gün daha geçer ve yaşlı adam yine karşılar onları; "Bakın" der, "Henüz maaşımı alamadım, bu yüzden size günde ancak 25 kuruş verebilirim. Lütfen siz gürültüye devam edin, tamam mı?" "Kusura bakmayın bayım" der içlerinden biri, "Mümkün değil, günde 25 kuruş için bu işi yapacağımızı sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Biz bu dakikadan itibaren işi bırakıyoruz. Haberiniz olsun".                                    

      Hikâye böyle bitiyor. E.RENAN 'ın şu sözüyle noktayı koyalım. 'Bu dünyaya anlaşılmak için değil, anlamak için geldik. Anlaşılamamanın üzüntüsünü duyacağımız yerde, bütün ruhumuzla başkalarını anlamaya çalışsak hayat ne kadar güzel olurdu.' Bence de insan yönetme sanatının ilk ve son kuralı da bu olmalıdır… Saygılar.
Oyu Puanı: 31 - Ortalama: 5

Yorum Gönder Değerlendir Yazdır
Yorumlar

Bilgiler
Burda 2491 Köşe Yazısı Kayıtlı
Enfazla Bakılan: TARİMİZDEKİ KAHRAMAN KADINLAR...
Enfazla Değerlendirilen: TEKNOLOJİ VE İNSAN

Köşe Yazıları Bölgesini Gezen: 22 (0 Kayıtlı Üye 22 Ziyaretçi ve 0 Bilinmeyen Üye)
Görünen üyeler: 0


 


MKPortal M1.1.1 ©2003-2006 mkportal.it
Bu safya 0.81999 saniyede 15 sorguyla oluşturuldu