İnanın böyle bir şehre çok şaşıracaksınız!.. Çünkü bu şehirde yok yok. Burada her şey önceden düşünülmüştür. Şehir planlaması mükemmel yapılmış. Alt yapı problemi yok. Su ve yol sorunu yok. Her şey en ince ayrıntısına kadar düşünülmüş. En ince detaylar göz önünde bulundurulmuştur.

              Her şey bir merkezden yürütülmektedir. Teknolojinin en son imkânları burada sergilenmektedir.

            Peki, bu şehirde neler mi var?

            Büyük alış-veriş merkezleri. Her türlü hizmeti sunan hastaneler. Doktorundan tut askerine ve memurlarına kadar... Hepsi de görev bilinci içinde.

            Ayrıca bu şehrin giriş ve çıkışlarından sorumlu vazifeli elemanları var. Dost ve düşmanı tanır. Tanıdıklarının içeriye girmesine izin verir, düşmanlarını ve tanımadıklarını içeriye sokmazlar.

            Trafik diğer şehirlere nazaran daha rahattır. Araçlar sıkışmadan ve beklemeden yoluna devam etmektedir. Ulaşacakları yerlere vakit kaybetmeden gidebilmektedirler. Arada bir trafik polisi kontrol amaçlı gidiş gelişleri gözetlemektedir.

            Her taraf ağaçlar, bitkiler ve yeşil alanlarla kaplıdır. Çok güzel manzaraları vardır.

            Telgraf ve telefon hatları şehrin her tarafına ulaşmış. En ücra köşesiyle bile telefon görüşmesi yapılmaktadır.

            Düşmanının saldırısına karşılık verebilecek mükemmel bir şekilde işleyen güvenlik mekanizması çalışmaktadır. Düşmanlarının saldırılarına yönelik vakit kaybetmeden müdahale edilmektedir. Ve o bölgeye takviye kuvvet gönderilmektedir.

            Orada postacılar ve kargo elemanları da vardır. Anında hiç vakit kaybetmeden mektupları ve paketleri adrese teslim etmektedir. Hem de hiç şaşırmadan ve yolunu kaybetmeden. Hangi paketin hangi adrese gideceğini çok iyi bilerek...

            O kadar güzel birbiri üzerine dizilmiş taşları ve kayaları vardır ki sanki bir sanat abidesi. sertliliği ve dayanıklılığıyla o şehrin temelini oluşturmaktadır.

            Orada akan ırmaklar, çeşmeler, şelaleler ve madensel sular var. Hepsinin birbirinden farklı işlevleri vardır.

            O şehirde öyle güzel rüzgârlar ve meltemler eser ki adeta o şehrin sıcak aylarında serinlenmesine yardımcı olurlar. O rüzgârlarla birlikte kirlenen havalar dağılır. Yerine temiz havalar gelir. O rüzgârların ardından öyle güzel meyveler oluşur ki hayrette kalırsınız. Yani orada israf söz konusu değildir.

            Böyle bir şehirde oturmak istemez miydiniz?

            Ama zaten siz bu şehirde oturuyorsunuz...

            O şehir "insandır"

            O şehir zaten sizsiniz, sizin vücudunuz...

            O şehirde her şey merkezden yönetiliyor demiştik ya. beyin sayesinde küçük bir böceğin ısırdığı yerden çeşitli sinyaller sayesinde insanın anında haberi olmaktadır. Bir nevi elektriksel mesajları oluşmaktadır. Hiç vakit kaybetmeden o bölgeye bir nevi ıslah memurları gönderilmektedir. Anında ilk müdahaleyi yapmaktadırlar.

            Alış-veriş merkezleriyle anlatılmak istenen vücudumuzdaki vitamin ve protein depolarıdır...

            Şehrin giriş ve çıkışlarından sorumlu kişi ise dildir. Dil ağza layık güzel yemekleri tanıyarak adeta geç der. Ama ağza layık değilse, yenmeyecek durumda ve mideye yaramayan bir gıda ise; dur der ve geçmesine izin vermez. Böylece dost ve düşmanı tanır. Ona göre muamele eder. Dilin yardımcıları ise göz, kulak ve burun gibi uzuvlarıdır.

            Bu şehirde bulunan taşlar ve kayalar; insan vücudundaki kemikler ve tırnaklardır. Zaten insan iskeleti de bu vücudun temeli konumundadır

            İnsan vücudundaki damarların bir kısmı telgraf ve telefon vazifesini görmektedir. Kanın içinde iki küre vardır. Bunlardan birisi akyuvar, diğeri ise alyuvardır. Alyuvarlar bedenin hücrelerine erzak taşırlar. Sanki tüccar ve erzak memurları gibi ihtiyacı olan bölgelere acil olarak besinleri ve suları taşıyarak doğru adrese teslim ederler. Aynı zamanda hücrelerdeki enkazları toplayıp bedenin temizlenmesine yardımcı olurlar. Akyuvarların vazifesi ise; hastalık gibi düşmanlara karşı asker gibi müdafaa ve mücadele etmektir. Diğer taraftan vücuttaki tahribatı önlerler. Ne zaman düşman görseler hemen o bölgede çoğalırlar. Düşmana galip gelirler. İnsanı değişik hastalıklardan kurtarırlar. Vücudun sağlam ve dinç kalmasına yardımcı olurlar.

            Ağaçlardan ve bitkilerden anlatılmak istenen ise; insan vücudundaki saçlar, kıllar, tüyler ve sakallardır. Aynı zamanda bunların görevi insan vücuduna soğuğun girmesini önlemek ve vücudun sıcak tutulmasını sağlamaktır.

            Rüzgârlar ve meltemler ile anlatılmak istenen ise; insan vücudunun soluduğu havadır. Soluduğumuz hava ile bir nevi içimiz serinler. Aynı zamanda soluduğumuz hava ile kana oksijen iletimi yapılır. Kan temizlenir.

            Kan tarafından kullanılan ve kirlenip dışarıya atılan karbondioksitli hava dışarıya çıkarken ağzımızda kelimeye dönüşmektedir. Kirlenen hava bile israf edilmeyip, kelime meyvelerine dönüşmektedir. Ve böylece konuşma gerçekleşmektedir. Demek ki bu şehirde hiçbir şey israf edilmiyor.

            İnsan vücudunun bu mükemmel özelliği ve güzelliği, mükemmel bir şehir plancısını göstermiyor mu?...

            İlim her geçen gün bu mükemmel vücut şehrinin arkeolojik kazılarına devam ediyor, önümüzdeki günlerde bakalım ki daha ne hayret verici özellikler bulunacak.

            Bu mükemmel şehir plancısı olan yüce Yaratıcının sanatına duyulan hayretin insanın ruh dünyasındaki mükemmelliğe vesile olması dileğiyle...