Son mesaj - Gönderen: Recep Ergin - Salı, 01 Kasım 2011 23:40
Sitemizin yeni hali www.gumushane.gen.tr/v2 adresinde test edilmektedir. Lütfen belirli aralıklarla ziyaret ederek, yaşadığınız aksaklıkları ve önerilerinizi admin@gumushane.gen.tr adresinden veya buradaki formdan bize bildirin.
Köşe Yazıları Bölgesi

Köşe Yazıları->Talat ÜLKER->AÇIK MEKTUP [ Arama ]

AÇIK MEKTUP
Başlık AÇIK MEKTUP
Açıklama -
Siteye Ekleyen AdamGibi
        Eski dergi ve gazetelerde, yetkililerden bir talebi olan yazarların "açık mektup" başlıklı yazıları yayımlanırdı. Bu yazılarda toplumu ilgilendiren bir sorun için tespitler yapılır, çözüm önerileri sunulur ve tedbir alınması istenirdi. Gerçi ilgililerin bu tür mektuplara tepkileri ya ilgisiz kalmak ya da yazarları dava etmektir ya, neyleyeyim "çatık kaş hükümet dedikleri zat".

        Açık mektuplar Türk siyaset ve kültür hayatında önemli olaylara konu olmuş yazı türleridir. Ünlü fikir adamlarımız dönemlerinin devlet ve hükümet yetkililerine, gayet edebi bir lisanla, memleketin "hal-i pür melali" hakkında görüşlerini sunmuş ve yapılmasını istediklerini özetle bildirmişlerdir. Bu mektupların edebiyat dünyamızdaki en güzel örneği Fuzuli'nin meşhur "şikâyetnamesi"dir. Kendisine bir vakıftan bağlanan maaşın, vakıf yetkilileri tarafından ödenmemesini şikâyet amacıyla yazılan bu mektup, "selam verdim rüşvet değildir deyu almadılar" cümlesiyle başlar ve edebiyatımızın en güzel hiciv örneklerinden birini teşkil eder. İkinci önemli açık mektup, hemşerimiz, büyük Türkçü ve Turancı şair Atsız'ın, zamanın başbakanı Saraçoğlu'na yazdığı uyarıdır. Memlekette yaygınlaşan Komünist kadrolaşmayı şikâyet eden bu ünlü mektup 1944 tarihli "Türkçülük ve Turancılık Davası"nı başlatır.

        Benim mektubum siyasi içerikli değil. Fuzuli'nin mektubundaki gibi her hangi bir ekonomik talebim de yok. Bir kültürel etkinlik talebidir maksadım. Maksadımı yazının sonunda açıklayacağım. Ancak talebimi açıklamadan evvel şu mektup bahsinde birkaç söz daha edeyim:

        Mektup türleri arasında asker mektuplarının ayrı bir yeri vardır. Hayatlarının en deli çağlarında askere giden gençlerimiz, memleket özlemi ve aile hasretini satırlara dökerler ve sevdiklerinden gelen mektuplarla moral bulurlar. "Er mektubu, görülmüştür" kaydıyla mektuplar görmüşlüğümüz vardır çocukluğumuzda. Bu günlerde mektup türü edebiyatımızdan da hayatımızdan da eksildi ya bu da ayrı bir bahis.

        Geçmişte birçok cephede savaşan Türk askerlerinin cepheden gönderdikleri mektupların da ayrı bir tarihi ve kültürel değeri vardır. Bazen cepheden yazılan ama bir türlü gönderilmeye fırsat bulunamayan, şehit askerlerin ceplerinden çıkan mektup örneklerine de rastlanmıştır. Bunlar içinde elde en çok bulunan örnekler Çanakkale cephesinden yazılan mektuplardır. Bu hisli yazılardan biri de 9 Ocak 1916'da Çanakkale'de şehit olan Gümüşhaneli Üsteğmen Zahid'in eşine hitaben yazdığı mektuptur. Şehit düşeceğini hisseden üsteğmenin mektubu bir vasiyet niteliğindedir:

            "Bu günlerde her zamankinden daha önemli muharebelere gireceğiz. Bilirsin, her muharebeye giren ölmez. Fakat eğer ben ölürsem sakın gam yeme... Beni ve seni yaratan Allah bizi nasıl dünyada birbirimize nasip etti ise, benden şehitlik rütbesini esirgemediği takdirde, elbette, ruhlarımızı da birbirine kavuşturur. Vatan yolunda şehit olursam bana ne mutlu. Ancak, sana bir vasiyetim var:

            Birincisi benim için katiyen ağlama...

            İkincisi, eşyamın listesi ilişikte. Bunları sat, ele geçecek paradan "mihr-i muaccel " ve "mihr-i müeccel[1] " ini al, üst tarafı ile bana bir mevlit okut. Eğer bunlar sana borcumu ödemezse hakkını helal et ve ilk gece aramızda geçen sözü unutma..."

            Ayrıca mektubun içinden kırmızı kurdeleye bağlı bir de saç demeti çıkar. Saçın tazeliği bunun mini mini bir yavrunun başından kesilmiş olduğunu göstermektedir. İşte o zaman herkes Zahid'in evli olduğunu ve Nadide isminde de bir yavrusunun varlığını öğrenir. Çünkü Zahid Üsteğmen cepheye gelirken arkasında evlâd ü iyâl düşüncesini de bırakmıştır. Ve savaş boyunca ne izin isteyerek evine gitmeyi düşünmüş ne de o konuda iki çift laf etmiştir.

            Gümüşhane'nin Şiran ilçesinden olan Üsteğmen Zahid, Aziziye ilçesinin Kılıç Mehmet Bey köyünden Ahmet Efendi'nin kızı, eşi Hanife Hanım'a yazdığı ve vasiyetini bildirdiği mektubunu şu cümle ile bitirir:

            "Bu vasiyetimi aldığınız zaman yüksek sesle ağlamanıza razı değilim." [2]

        Bu tür mektuplar, tarihe altın harflerle yazılan, sahiplerinin şahsında cepheden cepheye gözünü kırpmadan koşan bütün şanlı Mehmetçiklerin duygularına tercüman olan vesikalardır. Bugünün nesillerinin ecdatlarının bu asil davranış ve bakış açılarından alacağı birçok ibretler bulunmaktadır. Gümüşhane'nin, bu aziz evladının gözlerimizi yaşartan bu ibret vesikasını yeni nesillere sık sık hatırlatmak, ona fatihalar göndererek vefa duygusunun gereğini yerine getirmek gibi bir borcu var. Şiran ilçemizin girişine dikilen anıt ve şehidin adının bir caddeye verilmesi güzel bir vefa örneğiydi. Bu anıtın dikilmesine ve şehidin adının bir caddeye verilmesine vesile olanlardan Mevla razı olsun. Bu emek takdiri bahsinde valiliğin katkısıyla yayımlanan Volkan Şenel'e ait "Çanakkale Cephesinde Şehit Olan Gümüşhaneliler" adlı çalışmayı da eklemeliyim.

        Peki, benim talebim ne? Talebim çok büyük bir maddi külfet gerektirmiyor. Bu tür değerlerimizi değerlendirecek bir komisyon kurup, göğsümüzü kabartan bu kahramanlarımızı ve eserlerini ilimizin muhtelif yerlerine anıtlar şeklinde dikmek üzere bir çalışma başlatalım. Böyle bir çalışma başlatmak üzere valiliğimiz ve belediyemizi göreve çağırıyorum. Gümüşhane'nin soyu ve imanı berrak çocukları bu anıtlara gururla bakarak, bu büyük insanların öykülerini tekrar ederek büyümelidir. Bununla birlikte daha kolay bir talebim daha var valilik makamından. Onu da kısaca özetleyeyim: Kaç kişi izledi bilmem ama TRT1'de yayınlanmakta olan Kınalı Kuzular adlı dizinin 5. bölümünün adı "Bir Tutam Saç" idi. Ve hikâyenin ana konusu Üsteğmen Zahid idi. İzlerken birkaç kez gözlerimi yaşartan bu bölümü, bütün Gümüşhanelilerin izlemesi gerek. Bunun sağlanması gayet kolay ve masrafsız. Dizinin beşinci bölümünün DVD'si edinilmeli ve bütün okullarımızda izlettirilmelidir. Valiliğin bunu yapmaya muktedir olduğunu söylemeye gerek bile yok. Eğer DVD'yi edinmek sorun olacaksa bu konuda yardımcı olabilirim.

        Üsteğmen Zahid gibi büyük kahramanların öykülerini yeniden izlemek ya da dinlemek yüreklerimizi tazeleyecektir. Bu çağın ruhumuzu kemiren çarkına mukavemetimizin artması için bu tür maneviyat takviyelerine ihtiyacımız var.



[1] Mehir, evlilik meydana gelirken, erkeğin kadına verdiği meblağ ve maldır. Mehir, bir ömür boyu beraber yaşama isteğinin sembolik alâmetidir ve hediye olarak verilmektedir. Mehir peşin olarak ödenebilir; ancak şart değildir. Tamamı veya bir kısmının meydana gelen fiilî sonraya bırakılması da mümkündür. Tecilde (sonraya bırakmada) bir zaman belirtilmemiş ise, vefat veya boşanma halinde ödenmesi gerekir. Buna göre mehir; ya peşin (muaccel) veya veresiye (müeccel) dir.

[2] Silahlı Kuvvetler Dergisi, Sayı: 265, Mart 1978.
Oyu Puanı: 34 - Ortalama: 5

Yorum Gönder Değerlendir Yazdır
Yorumlar

Bilgiler
Burda 2491 Köşe Yazısı Kayıtlı
Enfazla Bakılan: TARİMİZDEKİ KAHRAMAN KADINLAR...
Enfazla Değerlendirilen: TEKNOLOJİ VE İNSAN

Köşe Yazıları Bölgesini Gezen: 15 (0 Kayıtlı Üye 15 Ziyaretçi ve 0 Bilinmeyen Üye)
Görünen üyeler: 0


 


MKPortal M1.1.1 ©2003-2006 mkportal.it
Bu safya 1.30223 saniyede 15 sorguyla oluşturuldu