Son mesaj - Gönderen: Recep Ergin - Salı, 01 Kasım 2011 23:40
Sitemizin yeni hali www.gumushane.gen.tr/v2 adresinde test edilmektedir. Lütfen belirli aralıklarla ziyaret ederek, yaşadığınız aksaklıkları ve önerilerinizi admin@gumushane.gen.tr adresinden veya buradaki formdan bize bildirin.
Biliyorsunuz, bir zamanlar ortaya atılan bir proje vardı; Köy-Kent Projesi.
Bu projeyi ortaya atanlar, diyorlardı ki; ülkemizde 40 bin köy var. Bazı köylerin birbirine uzak olan mahallelerini ve mezraları da dikkate alırsanız bu sayı 50 bin üniteye çıkıyor.
Devletin 50 bin üniteye kısa zamanda alt yapı hizmetlerini götürmesi kolay değildir.
O zaman, köyler arasında belli merkezler seçilmelidir. Altyapı hizmetleri de, okullaşma da buraya götürülmeli, atelyeler, fabrikalar (olabildiği kadar) buralara kurulmalı.
O taktirde, buralar zamanla köy konumundan çıkarak kent konumuna geçecek, istihdam yaratılmış olacak, kalkınma, gelişme köyden başlayacak.
Düşünce olarak akla yakın geliyor. Ama, uygulamaya konulmadığına göre, eksik bırakılan, hesaba katılmayan bir şeyler var demektir.
Bu yazımızda da konumuz köy-kent değil zaten.
Gümüşhane Belediyesi yüzlerce ineğin beslendiğini tespit ettiği merkez ilçeden ahırların kaldırılması ya da şehir merkezinin dışına çıkarılması için ciddi bir girişimde bulundu. Bir kaç günden beri de Belediye hoparlörüyle ahır sahiplerini uyarıyor. Bu uyarıya uymayanların ahırlarının mühürleneceğini ve gerekli cezanın uygulanacağını vurguluyor.
Ahır sahiplerinin bu uyarıya uyup uymadıklarını bilmiyoruz. Onu zamanla göreceğiz.
Ne var ki, cadde kenarlarında, sokak kenarlarında (kapıları caddeye, sokağa açılmasa da) bulunan ahırlar kente yakışmıyor.
Özellikle yaz aylarında rahatsız edici bir koku yayılıyor ortalığa. Sinek üremesi ve bunun doğal sonucu olarak ortaya çıkacak hastalıklar da caba.
İnsanlarda, geldiği ailenin, aldığı eğitimin, içinde bulunduğu çevrenin etkilerinin görülmesi doğaldır. Bunun yadırganacak bir yanı yoktur.
Ama, uygar insan, çevreye uyum sağlayan insandır.
Şehirde yaşıyorsak, şehirli gibi yaşamak durumundayız. Giyimimizi, kuşamımızı, konuşmamızı, davranışlarımızı, yolda yürümemizi, toplumun ortak mallarını kullanmamızı, her türlü sosyal ilişkilerimizi ona göre ayarlıyacağız.
“Ben şehirde yaşayacağım ama, ahırımla, ineğimle, küfürümle, giyimimle, kavgamla, bir kaleden öbür kaleye ses ulaştırıyormuş gibi bağırıp çağırarak yaşayacağım.” demeye kimsenin hakkı yoktur.
Köyleri kentleştirmekten vaz geçtik. kentleri köyleştirme çabası içindeyiz.
Bu durumda, Belediyede karşımıza çıkacak, kent yaşamına uyum sağlayan ve uygar insan gibi yaşayan herkes de....