Yazdırdığınız Makale: BÜYÜK BULUŞMA.


BÜYÜK BULUŞMA

 

     40 yılı aşkındır devam eden AB buluşması nihayet gerçekleşti.
     3 Ekim 2005’te gerilim,  3 Ekim’de uzlaşı ile sonlandırıldı. Türkiye nihayet bekleme odasından  müzakere masasına oturdu.
     Gerek Avrupa Birliği Dış İşleri Bakanları, gerekse Ankara diplomasisi yoğun  çalışmalarını sürdürürken Dış İşleri Bakanı Sayın GÜL ile Baş müzakereci Sayın Mehmet Ali BABACAN’ı taşıyacak olan uçak aplondan kalktı kalkacak derken endişelerini dile getiren Başbakan Sayın ERDOĞAN: “Dilerim aklıselim galip gelsin. Eğer gelmezse insanlığın geleceği açısından yazık olur.” Şeklindeki umutsuzluğu biranda umuda dönüştü ve aklıselim galip geldi.  Aksi takdirde bu kez AB  medyada “Hasta Adam” yakıştırması ile karşı karşıya kalabilirdi. Öyle ki Viyana Kuşatmasının intikamını alırcasına  imtiyazlı ortaklık iddiasında bulunan Avusturya 24 ülkenin uzmanlarınca sonu gelmeyen bir tedaviye tabi tutulabilirdi de.
     Krizin aşılmasında ki payın AB dönem başkanının katkılarının yanısıra en büyük katkının ABD Dışişleri Bakanı Sayın RİCE’den geldiği kesin. RİCE Başbakan Sayın ERDOĞAN’la görüşmesinin ardından bir görüşmede PAPADOPULUS’la yaptı.
    Yaygın  basından öğrendiğimiz kadarıyla Sayın RİCE’nin PAPADOPULUS’a; “Bu işi “Kıbrıs” fazla karıştırma”  demesi uzlaşıda etkili olduğu söyleniyor. Müzakere sonunda Sayın GÜL yaptığı açıklamada özetle; “Türkiye ile AB arasında müzakerelerin başlamasının Türkiye’nin yanısıra AB, bölge ve dünya için tarihi bir olay olduğunu kaydetti.”
    Kuşkusuz müzakerelerin başlaması tam üyelik anlamına gelmese bile başlangıç olarak gerçekten bir tarih yazma niteliğinde olduğu kuşkusuzdur. Türkiye’nin NATO üyesi olması, Kosova’dan, Afganistan’a kadar uzanan coğrafya’da terörle mücadelede başarılı ülke konumunda bulunması Avrupa Birliğine girme yolunda etkili unsur olarak her zaman göz önünde bulundurulmuştur. Tarihe bakıldığında tüm zirve toplantılarının en son aşamaya kadar hep sancılı geçtiği bilinmektedir.  % 100 başarılı olmasa bile tamamına yakınında taraflar ortak noktada buluşmuşlardır. Nitekim bu zirvede öyle olmuştur. Söylemlere bakıldığında dayatmacı olarak bilinen Avusturya yumuşarken Fransızların yüzlerinin asık olması asıl karşı görüşlü olan ülkeyi ortaya koyması bakımından iyice değerlendirilmelidir.  Sözde Ermeni soykırımını diline dolayan ve PKK’ya destek için Diyarbakır’ı su yolu yapan Bayan Miterand ve yandaşları elbetteki üzgündürler. Bunu da bilmemizde yarar var.
    Peki ne olacak.
    35 başlıktan oluşan müzakere belgesinde yer alan önemli hususlardan: Malların serbest dolaşımı, yerleşme hakkı, rekabet politikası, tarım ve kırsal kesim politikası, adalet ve özgürlük, gümrük birliği, mali kontrol gibi kazanımlar herhalde halkın yararına olacaktır.
    Sonuçta yeni Türkiye ve yeni Avrupa kavramları ile tanışmış olacağız. Daha da adam olma yolunda adımlarımızı sıklaştıracağız. Bu uzun bir zaman alacak ama mutlaka başaracağız.  Buna bağlı olarak ta idari yapılanma yeniden ele alınacak insan olma kavramı ön plana çıkacaktır.
    Kişisel kanaatım odur ki AB üyeliğimiz Avrupa ile entegre olmamız bakımından hepimizin menfaatınadır. Yeter ki milli bütünlüğümüzden ve ulusal çıkarlarımızdan ödün vermeyelim.