Yazdırdığınız Makale: JÜRİ=SEÇİCİ KURUL ÜYESİ OLMAK.


JÜRİ=SEÇİCİ KURUL ÜYESİ OLMAK

 
      Geçtiğimiz Pazartesi günü  (28.12.2009) ünlü Ozan Mehmet Akif Ersoy düzenlenen şiir yarışmalı  törenle ölümünün 73.yılında bir kez daha anıldı.

      Milli Eğitim Müdürlüğünce düzenlenen şiir yarışmalı anma programında ünlü Ozan’ın kaleminden çıkan 12 değerli şiiri orta dereceli okullarımızın temsilcileri tarafından seslendirildi. Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Sayın Mesut Olgun organizatörlüğünde ve okullarla yapılan seviyeli işbirliği içerisinde gerçekleştirilmiş olması gerçekten övgüye değerdi.

      Asıl övgüye değen ise kuşkusuz yarışmacı öğrencilerimizin gösterdikleri performanstı.

      12 şiiri okuyan öğrencileri sıraya tabi tutmak ardından 1., 2. ve 3.’yü saptamak bu etkinliğin en zor yanı ve hatta can alıcı noktası idi diyebiliriz.

      Öyleki, yarışmacılar seslendirdikleri şiirleri, kimi bir skeçle, kimi bir senaryo ile kimisi efektle daha da anlamlı hale  getirerek neredeyse işin içinden çıkılması zor bir noktaya taşımış olmaları adeta ikinci bir yarışmayı ortaya koyar gibiydi.

      İşte bu ortamda önceden tarafıma tevdi edilen ve son derece sorumlu bir iş olduğunu bildiğim  dört üyeli seçici kurul üyeliği yaparken zaman zaman zorlandığımı itiraf etmeliyim.

      Öyle ya ortada birbirini tartmayacak kadar on iki yarışmacı var. Bunların okuduğu şiirleri değerlendirmek ve aralarından ilk üç sırayı seçip bunların üçü en iyisi demek o kadar kolay bir iş olmasa gerek.

      Kendi zevklerimizi işin içine katmadan diğer kurul arkadaşları ile işin içinden neyseki yüz akıyla çıktık. Çıktık dedim ya! O kadar da kolay olmadı. Salon çıkışında şahsımıza yönelik olarak beş numara ile yarışan sevgili öğrencimizin; “tebrik ederim(!)” Şeklindeki haykırışı bizleri üzmedi şöyleki:  Yarışma bittiğinde Recep ERGİN (İHA) beyin seyircilere yönelttiği sizce favori kim? Sorusuna dinleyicilerin verdiği cevaplar jürinin yaptığı değerlendirmeği doğrular nitelikteydi.  Serzenişinde haklı da olsa netice itibariyle kendisi de dereceye girmiş olsaydı aynı söylemleri başka öğrencilerden de işitmemiz ihtimal dahilindeydi. Öğrencimizin bu davranışı meslek hayatımda şahsıma yönelik ikinci bir eylem olarak eskiden yaşadığım bir olayı anımsatması bakımından çok hoşuma gittiğini söyleyebilirim. Oysaki kurul üyesi olarak  bu görevi kusursuz yapmak için bir kaç gündür şiir dersi çalıştığımı yarışmacı öğrenciler nereden bilebilirdi ki.    

      Her neyse, başka ilginç bir olayda “Derviş Ahmet” adlı şiiri okunurken olayı  tasvir eden konu kahramanının meyhanede kafayı çekme sahnesi sırasında salondaki öğrencilerin bir kahkaha tutturmuş olmaları. Neyi niçin güldüklerini belki biliyor belki bilmiyor olabilirler. Bu olay bana Bursa eski Valilerinden Ahmet Vefik Paşanın bir uygulaması çağrışımını yaptırdı. Çok önceleri Bursa da tiyatro yada sinema izleyicileri dramatik sahnelerde güldükleri ve aksine gülünmesi gereken yerde somurtmuş olmalarını bir eğitim noksanlığından kaynakladığı varsayımından kaynaklandığı noktasından hareketle tiyatro yada sinema başladığında sahne kenarında yer alan Vali Paşa bir orkestra şefi gibi dramatik sahnelerde somurtarak komedi sahnelerinde gülümseyerek halka bu davranış biçimlerini öğretmede öğretmenlik yaptığını tarihe düşen notlardan öğreniyoruz. Yukarıda değindiğim gülünmemesi gereken yerde öğrencilerimizin gülmüş olmalarını, olayı yadırgamak yada bir eğitim noksanlığı olarak saptamak abartılı olmasa gerek.

      Netice olarak Akif’in anılmasıyla ilgili düzenlenen bu yarış bir şiir dinletisi etkinliğini aşarak bizleri kurtuluş mücadelesi yıllarına götürmesi ve bu duyguları  yaşatmış olması bakımından fevkalâde anlamlı idi. Yarışmacılarımızın tamamı da birinciliğe aday öğrencilerdi ne var ki eşitler içerisinden birinciyi seçmek vardı ve de öyle oldu. Emeği geçenleri kutlarız.