Yazdırdığınız Makale: BİR ESNAFIN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ!.


BİR ESNAFIN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ!

 
     “ 35 Yıllık esnafım, devlete olan yükümlülüklerimi hiç aksatmadan yerine getirdim. Vergilerimi zamanında yatırdım, sigorta primlerimi zamanında ödedim. Yanımda çalışan işçilerin maaşlarını geciktirmedim. Bir zamanlar kamyonla yük taşırken Trabzon –Gümüşhane arasında Zigana Dağında kışın lastiklere zincir atmak gerekirdi. Öyle zamanlar oldu ki aşırı soğuktan parmak uçlarım soğuk zincire yapışık kaldı. Bu olay birkaç kaç kez tekrarlandı. Bunu şunun için söylüyorum. Bizim kazandığımız paralar ve devlete ödediğimiz vergilerde işte bu güçlükler ve zincire yapışan parmaklarımız vardır.

     Şu andaki aklım olsaydı, esnaf olmazdım. Gençlere de esnaflığı tavsiye etmiyorum. Çünkü biz esnaflar bunca güçlükler içerisinde para kazanıp hayatımızı idame ettirmeye çalışırken, bazen devlet kurumlarına işimiz düştüğünde çalışan görevlilerin bizim işlerimizi kolaylaştırması bir yana, işlerimizi bilerek zorlaştırıyorlar. Peki neden bizlerin işini zorlaştırıyorsunuz? Kıymetiniz mi artsın peşindesiniz? Bizlerin soğuktan parmakları koparken makam arabası olan daire amirlerinin şoförleri sabah mesaiden yarım saat önce kalkarak makam arabalarını ısıtıyorlar ki müdürler üşümesin. İşimizi zorlaştıran memur ve yöneticilere hakkımı helal etmiyorum…”

     Bu feryatlar, Sanayi Ticaret Odası tarafından yapılan “Kayıt Dışı İstihdamı Önleme projesi ” değerlendirme toplantısına katılan bir esnafın sözleriydi. İldeki birçok yöneticinin bir arada bulunduğu bir toplantıda söylendi ve katılımcılar tarafından uzun süre alkışlanan esnafın bu cesaretli çıkışı herkesi düşünmeye sevk etti. Bu tür olaylar ilimizde çok az olsa da bizler yinede, “acaba bizlerinde bir ihmali oluyor mu ?” diye bir özeleştiri yapmak durumunda kaldık.

……………………………………………………….

     Sosyal hayatın bütün alanlarında görevini aksatan görevliler olabileceği gibi devlet kurumlarında da vatandaşın üzüldüğü durumlarla karşılaşılabiliriz.Kamu hizmeti, bizzat kamudan toplanan vergilerle yapıldığından,görevlilerin minnet borçlu oldukları halka karşı kibar,dürüst,özverili davranmaları esasında bir borçtur.Kişiler  minnet borçlu oldukları halkı ezmek, küçümsemek,önemsememek gibi istenmeyen davranışlar içerisinde bulunurlarsa  halkın huzuru kaçar,morali bozulur,özgüveni azalır..

      Halkı, elindeki şapkasını önüne tutarak boynunu bükmüş vaziyette sıkılarak devletten hizmet talep eden köylü gibi algılayan yöneticilerin, bu güzide milletin özgüvenini çalmaktan başka bir hizmetleri olmamıştır. Vatandaşın işini zorlaştırarak kendi kıymetinin arttığını zannetmenin acı faturası bu halka geri kalmışlık olarak geri dönmedi mi? Asıl olan halkın kıymet bulmasıdır. Her bir memur ve yönetici halkın işini yapmak üzere görevlendirildiklerini ara sıra hatırlamalıdırlar.

      Bütün bunların yanında; halkımız kamudan hizmet talep ederken, taleplerinin yasa ve yönetmenliklere uygunluğu konusunda emin olmalıdırlar. Yasalara aykırı talep ve istekler elbette ki geri çevrileceğinden, halk ile devlet kurumları arasında bir güvensizlik oluşması kaçınılmaz olur.

      Toplantının sonunda konuyu değerlendirmek üzere söz alan Sayın Valimiz, işin can alıcı kısmını şöyle özetledi:“Devlet dairelerinde çalışan insanlarda bizlerin çocuklarıdır. Hepimiz iyi evlatlar yetiştirirsek bu tür şikâyetlerle daha az karşılaşırız.”

………………………………………………………………

      İş yine döndü dolaştı eğitime ve iyi insan yetiştirmeye geldi. İyi insan olamadan iyi memur olunmaz. İyi insanı anne- baba, okullar, kışlalar, camiler, ağabeyler, ablalar, devlet kurumları, özel sektör kuruluşları kısaca: insanın bir arada yaşadığı sosyal alanlar yetiştirir. Herkes üzerine düşeni yapmalıdır.