Yazdırdığınız Makale: TARİH ŞUURU.


TARİH ŞUURU

 
Toplumları, milletleri, kuruluşları etkileyen hareketlerden doğan, olayları zaman ve yer göstererek anlatan, bu olaylar arasındaki ilişkileri, daha önceki ve sonraki olaylarla bağlantılarını, karşılıklı etkilenmelerini, her milletin kurduğu medeniyetleri, kendi iç sorunlarını inceleyen bilim dalıdır tarih.

Tarih, milletler için aynadır. Nasıl ki bir insan, elbiselerini giyer ve aynanın karşısına geçerek kendisine çeki düzen verirse, milletler de tarih aynalarına bakarak, tarihsel süreçleri içerisinde ortaya koydukları başarılardan ve başarısızlıklardan dolayı kendilerine çeki düzen verirler.

Bir milletin tarihi o millettim hafızasıdır. Bundan dolayı, bu yüce milletin asil evlatlarının dünyayı Türkçe okuyabilmeleri ve Türkçe anlayabilmeleri için genç dimağlarını, köklerinden gelen membadan beslemek gerekir ki vatan ve millet sevgilerinde zafiyete yer olmasın. Bu genç beyinler, Türk tarihinin tozlu sayfalarını hummalı bir şekilde çevirirken ayrı bir haz duymalı, Türk tarihini muhtelif devirlerde, muhtelif libaslarla, muhtelif şekillerde görüp ve o şekiller, o libaslar altında değeri maddi ölçütlerle ölçülemeyecek nice cevherlerin farkına varmalıdırlar. Zihinlerde oluşturulan milli şuur neticesinde atalarımızın, canhıraş mücadeleyle yaptıkları savaşları zaferlerle taçlandırmalarını da sevmeli, düşman karşısında aldıkları ağır yenilgileri de saygıyla karşılamalıdırlar.  

Hayal dünyasını milletinin destanlarıyla bezememiş, Türk zevk ve zarafetinin, estetik anlayışının, duygu dünyasının aynası, Divan Edebiyatımızın şairlerin gazelleriyle, âşıklar    meclisinde şarap içip, servi boylu, çehresi ay gibi parlak, gözleri nergis gibi baygın, kaşı yay, kirpiği ok, gonca ağızlı, sürme gözlü, şeker dudaklı, yanakları gül renkli sevgiliye düzülen methiyelerle de mest olmamış; Mete Hanla, Bilge Kağanla,  Hoca Ahmet Yesevi ile Hacı Bektaş’la,  Koca Yunus’la, Fatih Sultan Mehmet Hanla, Kanuni’yle, Atatürk’le bir olup tanış olmamış, milletinin değerlerinden uzak yetişmiş, mili şuurdan yoksun aydınların, tarihlerine sırtını dönmesi doğal bir vakadır. Bu aydınların bellekleri, yabancı odaklar tarafından kaydı yapıldığı içindir ki milli kahramanlarımızdan ve tarihimizden öç alma duygusuyla hareket etmektedirler. Beleklerine bazı odaklar tarafından çip yerleştirilen münevverler(!) bazen o kadar ileri gidiyorlar ki neredeyse 1500’li yıllarda asfalt yol yaptırmadıkları için dönemin mümtaz şahsiyetlerini aforoz etmek istemektedirler. Oysaki tarihi olayları değerlendirirken zamanın şartlarını göz önünde tutmak gerektiğini hepimiz biliriz. Tabiî ki bir millet, tarihine bağnazlıkla sıkı sıkıya bağlı kalmamalı; ama tarihini de fütursuzca eleştirmemelidir.   

Günümüzde bazı devletler, beyaz perdede milyon dolarlar harcayarak yapay tarihlerinden sahte kahramanlar ortaya çıkararak, dünya milletlerinin zihnine mıh gibi çakmak isterken; bizden görünümlü, fakat ruhunu zehirli gıdalarla besleyen zatların, Türk toplumunun değer yargılarına ve Türk büyüklerine karşı amansız saldırılarını manidar bulmaktayım.

Tarihimize ve tarihi şahsiyetlerimize karşı yapılan bu şuursuz saldırılar beyhudedir. Bu millet, oynanmak istenen “orta oyunun” farkındadır. Çünkü bu milletin asil evlatları, artık Atasının rüyasını,   “Büyük Türkiye Rüyasını” görmektedir.