Yazdırdığınız Makale: ŞUBAT'IN SON DEMİNDE....


ŞUBAT'IN SON DEMİNDE...

 
Ülke gündemine damgasını vuran olay, eski başbakanlardan Prof.Dr. Necmettin ERBAKAN\'ın vefatı olayıydı. Tamda 28 Şubat arifesinde gelen ölüm haberi ayrı bir tablo oluşturdu.  Sayın ERBAKAN 85 yaşındaydı ve son zamanlarda hastalığı iyice ilerlemişti. Çevresince de bu durum gözleniyordu. Sonuçta Sayın ERBAKAN girmiş olduğu siyaset hayatından ölüm ile ayrılmak zorunda kaldı. Hafızalarda kırk yılı aşkın bir süre içerisinde tarihe tanıklık edilen birçok olay.

Ama şu bir gerçek ki merhum ERBAKAN hafızalarda memura, asgari ücretliye, öğrenciye en büyük zammı veren başbakan olarak hatırlanacaktır. İTÜ’yü dereceyle bitiren ve müthiş bir mühendislik zekâsına sahip leopar tanklarının, pancar motorun mucidi önündeki profesör etiketinin hakkını veren, amiyane tabirle çakma değil harbi bir akademisyen olarak hatırlanacaktır. O, bu memlekete belki de 2 gömlek büyük gelen bir akademisyendi. Siyasi hayatı eleştirilebilinir ama akademisyenliği eleştiri kabul etmeyecek derecede fevkaladeydi. Amerika’da olsaydı kim bilir nerenin başkanı olurdu hatta ABD başkanı bile olurdu. Böyle yüksek bir kapasiteye sahipti. Milli Görüş fikrinin lideri, siyaset adamı olarak merhum ERBAKAN hatırlarda bir iz olarak kalacaktır. Yapmış olduğu hizmetler takdire şayandır. Allah rahmet eylesin.

Bir yanda merhum ERBAKAN’ın vefatı, hatıraları anlatılırken tam da üzerine denk gelmişken de 28 Şubat olayı da daha geniş olarak ele alınmakta. Bazı çevrelerce hocanın dik duramadığı ve hükümeti tutamadığı söylentilerine en büyük cevap dönemin hükümet ortağı bakanlarından Sayın Mehmet AĞAR’dan gelmişti. Sayın AĞAR “ Asıl dik duramayan bizdik” öz eleştirisi söylentilerin dedikodudan ve medyanın oyunundan başka bir şey olmadığını özetliyordu. Sayın ERBAKAN özünde iyi niyet taşımış olsa da akil diyebileceğimiz çevresinden yeterli danışmanlık desteğini görmemiş olacak ki olayların bu derece olabileceği ön görüsünü taşımamıştı. Her ne kadar son sözü liderin olsa da son söze gelmeden tavsiye niteliğindeki görüşlere de kayıtsız kalınmaması gerektiği de bir gerçektir…Belki de bu gün ki hükümetin attığı adımlarda emin olmasının altında  başbakanın çok donanımlı olarak nitelendirebileceğimiz bir ak saçlıların ve de cin gibi diyebileceğimiz dış dünyayı ve gelişmeleri takip eden dinamik bir ekibin vermiş olduğu güven duygusu var. Hoca’nın siyasetteki en büyük eksik yanı belki de ekibinin eksiklikleriydi ya da  “tek adam” otoriter yapıdan dolayı çözerim mantığıydı…

Şimdilerde cenazeden, taziyelerden sonra yaklaşan seçim öncesi siyaset kazanı kaynamaya devam edecektir. Sonuçta zaman akıyor ve hayat devam ediyor. Saadet Partisi bir strateji ortaya koymak zorunda kalacaktır. Kısa vadede ittifak veya tek başına, ya da son nokta… Şayet parti bir dağılma sürecine girecek olursa sonuçta taban kendine en yakın bulduğu partilere doğru yönelecektir. Bu sayısal olarak büyük bir rakam gibi görünmese de ilerde taşların yerine oturmasıyla azımsanmayacak bir büyüklük oluşturacaktır.

Ülke yavaş yavaş seçim sathına doğru girmekte… Şifai bir tarih olarak 9 Mart Tarihi vekil adayı olacak olan memurlar için istifa son günü olabilir. Anlaşılan o ki son güne kadar herkes bir işaret beklemekte. Bir yanda bunlar yaşanırken diğer yandan da Ankara’da 10–13 Mart Tarihleri arasında yapılacak olan Gümüşhane Günleri’de yaklaşmakta. Büyük bir heyecanla bekliyoruz…

Memleketten vekil aday adaylıkları havadisleri de gündeme yansıyan yerel haberlerimiz arasında. Görünen o ki bu seçim Gümüşhane’de adayların seçimi şeklinde olacak. Ülke genelinde parti yarışı olabilir ama havadisler Gümüşhane’de partileri güçlü kılan adayların yarışacağı yönünde. Gümüşhane günlerinden sonra tablo biraz daha netleşecektir. Cemreler bir bir düşüyor. Önümüzdeki 3.cemre toprağa düştükten sonra artık 4.cemre siyasete düşmüş demektir. Hadi hayırlısı…

Saygılarımla.