Yazdırdığınız Makale: BU AKŞAM İNSAN ETİ YEMEDİK!...


BU AKŞAM İNSAN ETİ YEMEDİK!..

 
        Yine her zamanki akşam yemeklerinden biriydi. Dostlar yeniden bir araya gelmişti. Yemekler büyük bir iştahla yendi, çaylar ağız tadıyla içildi... En güzeli de dostlarla olan muhabbet pekiştirilmiş oldu. Anılar tazelenmiş, geçmiş günler adeta tekrar yaşanmıştı.

        Ama bu akşamki yemek öncekilere hiç de benzemiyordu... Bu akşamki yemeğin diğer yemeklere nazaran farklı olduğu açıkça görülmekteydi. Aynı zamanda bu durum ortamdaki insanlara da yansıyordu. Hepsinin yüzündeki tebessüm o farkı anlatmaya yeterdi. Bu yemek sofrasında midelerden çok ruhlar tebessümdeydi...

        Bu yemeği bu derece önemli ve ayrıcalıklı kılan şey ise "Gıybet" in olmamasıydı...

        Başkalarının çekiştirilmediği, dedikoduların olmadığı ve gıybetin yapılmadığı kaç sohbet hatırlıyorsunuz?.. Şöyle bir kendinizi yoklayın ve düşünün bakalım, gıybetin gününüzde, yemeğinizde ve sohbetinizde olmadığı vaki midir?

        Hâlbuki gıybet İslam literatüründe "insan eti yemek" olarak tanımlanmaktadır.

        Gıybet hakkında Cenab-ı Allah Kuran-ı Kerim'de şöyle buyurmaktadır: "Hiçbiriniz ölü olan kardeşinin etini yemek ister mi.?" (Hucurat suresi 12. ayet)

        Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm ise bir hadislerinde buyurdular ki: "Mirac gecesinde, bakır tırnakları olan bir kavme uğradım. Bunlarla yüzlerini (ve göğüslerini) tırmalıyorlardı. "Ey Cebrail! Bunlar da kim?" diye sordum. "Bunlar, dedi, insanların etlerini yiyenler ve ırzlarını (şereflerini) payimal edenlerdir."(Kütüb-i Sitte)

        Gıybet günümüzde artık toplumsal bir hastalık haline gelmiştir. Eğer herkes kendi üzerine düşen vazifeyi yaparsa bu hastalığı yenmek mümkündür.

        Gıybetin yapılmadığı veya diğer bir ifade ile insan etinin yenmediği ortamlara ve sohbetlere çok muhtacız... Toplumsal olsun, ailevi olsun, kişisel olsun sağlık ve huzurumuz buna bağlıdır...

        Gıybet; herhangi birinin arkasından onun hoşlanmayacağı bir tarzda konuşulması, bazı hal ve hareketlerde bulunulması biçiminde tanımlanmaktadır. Senin başkası hakkında söylediğin sözler veya lisan-ı halinle yaptığın alaycı ve hoş olmayan hareketler onda varsa zaten gıybettir. Eğer bu sözler veya lisan-ı halinle yaptığın tavırlar, o kişide yoksa o zaman ona iftira atmış olursun. Bu, daha da büyük bir rezilliktir. O insana karşı çift taraflı zulüm etmiş olursun. Bu da insanlığa yakışmayan bir davranıştır.   

        Yaptığımız gıybet davranışı o kadar kötü vasıflıdır ki, maddeten insan eti yemesek de, maneviyatta insan eti yemişlik girdabına düşmüş olunmaktadır. Bunları devamlı yaptığımız müddetçe ruhumuzda çöküntüler ve tahripler oluşmaktadır.  

        "Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır" felsefesiyle hayatı kendimize ve çevremize yaşanır kılsak ne güzel olur değil mi?

        Eski Amerika başkanlarından Clinton'ın ameliyatını gerçekleştirenlerin içinde bulunan Doktor Mehmet Öz diyor ki; "En çok kalp krizi geçiren hastalar, genelde başkalarına kin güden, düşmanlık yapan ve insanları çekiştirenlerdir..."

        Demek ki bu davranışlar kalbin bir nevi yorulmasına neden olmaktadır. Maneviyatta yaptığımız bazı kötü davranışlar ruh sağlığımızı bozmakla beraber, beden sağlığımızı da tehlikeye sokmaktadır.

        Evet, kimse kimsenin arkasından hoşlanmayacağı biçimde konuşmamalı. İnsanları küçük düşürücü alaycı hareketler yapmamalı. Dedikoduya hiç yaklaşmamalı. Başkalarına asla iftiralarda bulunmamalı. Yapılan bu kötü davranışların "insan eti yemek" gibi iğrenç bir davranış olduğu ise hiç akıldan çıkarılmamalıdır.

        Evet, bu akşamki yemek sohbetimizde insan eti yoktu...