Adil Olmanın Meyveleri...

Temsilcimiz Gümüşhanespor, son üç haftada topladığı 7 puanla puan cetvelinin üst sıralarına yeniden göz kırpmaya başladı.

Son Sandıklı Belediyespor deplasmanında santraforsuz oynama zorunda kalmamız gerçekten şanssızlıktı. Eğer ilk yarının son deplasmanından üç puanla dönebilsek her şey harika olacaktı ama kazanamıyorsan kaybetmeyeceksin. Bu açıdan baktığımızda deplasmanda alınan bu puan oldukça kıymetli.

Sandıklı Belediyespor’un zorlu bir rakip olduğu, puan cetvelindeki yerinden de belli ve bu sezon evlerinde henüz mağlup olmadılar. Sandıklı deplasmanından çok daha kolay deplasmanlardan çok vahim skorlarla dönerken hatta evimizde dahi tatmin edecek futbol oynamıyorken ne oldu da son üç haftada kısıtlı kadroyla hatırı sayılır puanlar topladık?

Birden bire futbolcularımızın, tekniklerimi, fizik kondisyonlarımı, boylarımı gelişti. Hayır, hiç bir şeyleri gelişmedi, artmadı. Sadece takım, arkadaşlık bütünleşmesi gelişti. Forma adaletli dağıtıldı, hak edince oynayacaklarına inandılar, arkadaşlık duygusu, takımdaşlık duygusu gelişti. Birbirlerinden ve oynadıkları oyundan zevk aldılar. Hepsi birbirinin açığını kapatmak için saha içinde savaşmaya başladı.

Başarıyı yakalamak; yürekle, takımla, arkadaşlıkla, formayı sevmekle olur. Ancak bunları sahada mücadele eden futbolcudan beklemek için idarecilerin adaletli olması lazım. Temsilcimizin eksik kadroya rağmen son haftalardaki çıkışının asıl sebebi, hak edenin formayı giymesidir.

Hafta sonu evimizde oynayacağımız Lüleburgazspor karşılaşmasının ardından ilk yarının son karşılaşması olan Kastamonuspor karşılaşmasını oynamadan 20 günlük kısa bir tatil dönemine girilecek. Bu zorlu deplasmana kısıtlı kadroyla gitmeyeceğimiz için, ilk yarının 1 hafta erken bitmesinin lehimize olacağı kanısındayım.

Hafta sonu Lüleburgazspor karşılaşmasından büyük bir futbol şanssızlığı yaşamazsak, rahatlıkla üç puanı alır ve kısa tatile futbolcularımızda bizlerde huzurlu gireriz.

Taraftar ve futbolcular devre arasına huzurlu girecek ancak, yönetim kurulunu zorlu bir süreç bekliyor. Sezon başında yapılan transferlerin, büyük oranda fiyasko çıkmasının ardından, devre arasında yapılması düşünülen takviyeler çok daha fazla önem arz etmeye başladı. Çünkü devre arası transferlerin risk oranı her zaman yüksek olmuştur. Hiç kimse elindeki iyi futbolcuyu bırakmak istemez. Takımda direk oynayacak oyuncuyu almak için, ya ekonomik olarak piyasanın üzerine çıkmanız ya da hocanın veya yönetim kurulundakilerin ikili ilişkilerini kullanmanız gerekir.

Çok para harcayarak transfer yapmanın birçok sakıncası var. Devre arası olması münasebetiyle, doku uyuşmazlığı riski olabilir. Geçmişte çok iyi isimler temsilcimizin kadrosuna dahil edildi ama doku uyuşmazlığından yararlı olamadılar. Bu risk var. Oynatamayacağımız oyuncu için çok para harcama riskini almak yersiz olur. Ayrıca takım içi dengelerini de iyi gözetmek lazım. Bu yüzden ikili ilişkiler kullanılarak yapılan transferlerin daha mantıklı olacağını düşünüyorum.

Geçmişte kulübümüzde görev yapmış, hala aktif görevde olan veya olmayan bütün hocalarla veya yine formamızı giymiş eski futbolcularımızın fikirlerine başvurulabilir.

Birde transfer edilecek futbolcunun kesinlikle karakter yapısının en az futbolculuğu kadar iyi analiz edilmesi lazım. Karakterli futbolcunun yetenekleri kısıtlı olsa dahi, yüreğini sahaya koyarak oynaması çoğu zaman yeteneksizliğini gölgede bırakır. Geçtiğimiz sezonun sonunda Play-Off’larda başımıza gelenleri hatırlarsak ne demek istediğim daha net anlaşılacaktır.

Hem karakteri hem de futbolculuğu komple olan futbolcuları kadromuza katarsak, biz bu gurubun yine en iddialı ekibi oluruz. Transferlerde çok zorlanacağımızı düşünmüyorum. Çünkü temsilcimizde oynamaya can atan çok sayıda futbolcu olduğuna inanıyorum. Yeter ki, hatır-gönül için transfer yapılmasın. Onun tanıdığı, bunun tanıdığı dediğimiz bütün futbolcuların bize neler kattığı ve neler götürdüğünü lütfen iyi hesap edelim.
YORUM EKLE