AHH GENÇLİK

Ey genç adam, yolumu adım adım bilirsin,  
Erken gel, beni evde bulamayabilirsin!
Necip Fâzıl Kısakürek

Her ne kadar ‘bizde genç olduk’ diye başlayan cümleleri sevmesem de bugün Z Kuşağı diye tabir edilen gençliği gördükçe maalesef ümitvar olamıyorum.

Sanal âlemin lağım kokan kanallarında gününü geçiren, hayatı sadece oyun oynamak zanneden, her şeyi zevk-i sefa gören, şiddete meyil eden, satanist, ateist ve deist girdabında boğulan, aileden, dini ve milli değerlerden uzaklaşan, kimseyi beğenmeyen, dili yabancı, gönlü karmakarışık, çalışmak yerine en kısa yoldan zengin olma hayalleri içinde gitgide bataklığa doğru sürüklenen bir gençlik.

Okumaktan, okuduğunu anlamaktan ve yorumlamaktan kaçınan, sadece üç beş sözcükle cümleler kurabilen, ağzı bozuk, kalbi kırık, gayesiz, ümitsiz, saygısız, sevgisiz, idealsiz bir gençlik.

Bu ülkenin mazisine baktığımızda yüz yıllık cumhuriyetin yaşında gençlik üzerinde oynanan oyunların farkında olarak aynı silahı kardeşlerin ellerine tutuşturarak birbirine kırdıranların kalplerinin kirini biliyoruz. TRT’de izlediğimiz Yedi Güzel Adam dizisinde de gördüğümüz gibi bu ülkenin evlatlarını Türk, Kürt, Alevi, Sünni gibi yaftalarla ayrıştıran, kavgaya tutuşturan ve neticesinde ülkemizi her girişimde en az yirmi yıl geriye götüren senaryoların elbette farkındayız.

Ancak okumayan ve okuduğu ile amel etmeyen gençlik maalesef bu oynanan oyunu, neticelerini anlamıyor, anlamak istemiyor. Yüz yıllık cumhuriyet döneminde başımıza bela olan ve malum dışarıdan üflenen girişimleri, darbeleri, yaptırımları görmeyen, göremeyen ya da görmek isteyen bir gençlik.  

Sanal âlemin içinde ismi reklam olmasın diye yazmadığım ne idüğü belli olmayan bağımlılıklarla aile yapımızın altı oyuluyor, iddia, kumar, içki, uyuşturucu ve benzeri etmenlerle gençliğimiz avucumuzun içinden alınarak adeta yok ediliyor.

Gümüşhane gibi altın kalpli insanların şehri diye bilinen bir küçücük şehirde bile son yıllarda olan menfur olayları düşündükçe kesinlikle bana hak vereceksiniz. Bu zaman zarfında cinayet, intihar, bitcoin, şiddet benzeri etmenler yüzünden yaşları yirmili yavrularımızı hayatının baharında kara toprağa teslim ettik.

Son bir hafta içinde iki yavrumuzun yukarıda saydığım etmenlerin içinden birinden dolayı intihar etmesi bunu açıkça ifade ediyor. Peki bu durumda eğitimin olmazsa olmaz olan paydaşları aile, çevre ve okul olarak bu gençler üzerinde hangi olumlu etki için gayret gösterebildik?

Yok, bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın mantalitesi öylesine gözlerimizi kör etmiş ki kendimizden başkasını görmek dahi istemiyoruz. Hâlbuki bu yavrular bizim geleceğimiz. Oturduğumuz koltukları, işlettiğimiz işyerlerini, gezdiğimiz bu cadde ve sokakları onlara bırakacağız.

O halde öncelikle tek rehberimiz olan Kuran’ı Kerim’in ışığında, sevgili peygamberimiz Hz Muhammed’in (SAV) sünnet çizgisinde, bu ülkeyi bizlere kazandıran Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN Gençliğe Hitabesindeki mesajına göre ve Üstad Necip Fazıl KISAKÜREK’İN çerçevesini çizdiği gençliğin hayallerini kurmalıyız.

Sadece hayal kurmak yetmez bu çizgide onları eğitmek, öğretmek gibi bir büyük derdimiz de olmalıdır. O zaman bu yukarıdaki dini ve milli eğitimle yetiştirdiğimiz gençlerin hiçbir İZM’İN tuzağına düşmeyeceğine emin olabiliriz.

YORUM EKLE