BAŞARILI İNSANLARIN FARKLI DAVRANIŞLARI

Üsküp'te doğup, doğduğu toprakları terk etmenin acısıyla öyle bir milli ruha erişmiş ki,

”Bin atlı, akınlarda çocuklar gibi şendik ;

Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik!”

Diyerek,

Şiirlerinde vatanı için savaşmayı, savaşa gitmeyi bir çocuğun eğlenmesine benzetmiş.

Camiye girdiği görülmemiş, namaz kılıp kılmadığı bilinmiyor.

Ama “Süleymaniye’de bayram sabahı” şiirini yazacak kadar yüce bir ruha sahip.


1927 yılında Varşova’da dışişleri görevlisi iken bir kiliseden gelen ayin sesinden hiç etkilenmemiş ve,

“Bir erganun âhengi yayılmakta derinden...
Duydumsa da zevk almadım İslav kederinden.

Zihnim bu şehirden, bu devirden çok uzakta,
Tanbûri Cemil Bey çalıyor eski plâkta.

Birdenbire mes'ûdum işitmek hevesiyle
Gönlüm dolu İstanbul'un en özlü sesiyle.”

Diyerek Türk müziğine ve İstanbula olan özlemini yaşamış ve bu sözlerle dile getirmiş.

“Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul!
Görmedim, gezmediğim, sevmediğim hiç bir yer.”

Diyerek İstanbul’un eşsizliğini uhrevi bir duygu ile şiire dökmüş.

Boğaz’da bir kayık sefasında aniden aşka gelerek,

“Âheste çek kürekleri, mehtâb uyanmasın, 

Bir âlemi hayâle dalan âb uyanmasın.

Diyecek kadar duygusal.

“Zil, şal ve gül. Bu bahçede raksın bütün hızı...
Şevk akşamında Endülüs üç defa kırmızı...”

Diyerek eğlenmeyi seven.

Fakat yaşadığı aşklara vefa göstermeyecek kadar vefasız.

Nitekim eski aşkı Nazım Hikmet’in annesi Celile hanım Galata köprüsünde oğlunun özgürlüğü için açıklama yaptığında köprüden geçerken yanında durmayarak görmezden gelecek kadar vefasız.

Türk'lüğü ve Müslüman'lığı şiirlerinde bu kadar güzel ifade etmesine, milletinin adet gelenek ve görenekleri ile övünmesine rağmen evlenmeyerek ve bir otel odasında ömrünü geçirecek kadar da evlilik sorumluluğu yüklenememiş.

Gayem Yahya Kemal’i analiz etmek değil.

Elbetteki edebiyat benim ilgi alanım olsa da bilgi alanım değil.

Fakat gerçek hayatta da şunu gördüm ki üretken ve başarılı insanların mutlaka ekstrem taraflarının olduğudur.

İşte tıpkı Yahya Kemal,  
Kulağını kesen Vincent van Gogh, 
içe kapanık Kafka, 
dalgın ve unutkan Albert Einstein, 
tembel olduğu için okuldan atılan Thomas Edison ,
kulakları duymayan Beethoven gibi.

Ernail Koç

YORUM EKLE