BAŞLAYAN YENİ EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI

Yeni bir eğitim- öğretim yılının henüz başındayız. Her işte olduğu gibi eğitimde de başlangıç, gelişim ve sonuç bölümü büyük önem arz eder. Tıpkı kompozisyon yazımında olduğu gibi. Eğitim-öğretim bir ülkenin varlığı ile yokluğu üzerinde ektin rol oynayan en önemli sektörlerden birisidir. Başlangıcı gelişim bölümü var ama sonuç bölümüne ulaşmak maalesef zor. Çünkü öğrenme beşikten mezara kadar devam eden bir süreç bu sürecin belli periyotlarını değerlendirmek başı ile sonu arasında bir ilişki kurmak mümkün. Örneğin: geçen eğitim- öğretim yılını, ya da cumhuriyetle başlayan eğitim- öğretimin bugün ulaştığı yerini yani 90 yıllık süreci yeri gelmişken kısa bir ufuk turu ile değerlendirmeye çalışalım.

Cumhuriyetin ilan edildiği yıllarda %5–10 oranında olan okur yazarlık oranı bugün %85-99 oranına ulaşmış ise burada bir başarının olduğunu söylemek mümkün. Ne var ki 90 yıllık bir süreçte başarımızın derecesi dünya ölçütleri ile örtüşüyor mu? Örtüşmüyor mu? O’na bir bakalım.

Dünya üniversiteleri arasında ilk 500 üniversite içerisinde Türkiye’nin adı geçmiyorsa burada bir sakatlık var demektir. Tam bir başarıdan söz etmemiz olası değildir.

Türkiye genelinde ilimizin çıtası çok yüksek olmasa da genel sıralamada ilk 10’a girmiş olmamız, devlet okullarımızın birisinden (Gazipaşa Ortaokulu) Türkiye birincisi ( Gizem ÖZDAMAR) çıkmış olması bir başarıyı simgeliyor diyebiliriz.
Gelelim açmazlara:

(4+4+4) sistemi hakkındaki görüş ve tartışmalar henüz sonlanmamışken şimdi de sınav sistemleri üzerinde yapılan değişiklikler velilerin öğrencilerin kafasını karıştırmakla kalmadı sıradan vatandaşları dahi çileden çıkarmaya yetti. Bakan sayın Nabi AVCI’nın yeni sistemi açıkladığı basın toplantısında, ‘’ yapılan bu değişiklikleri veliler anlamamış olabilirler. Öğrencilerin bu sistemi anladıklarını çok iyi biliyorum, gerekirse gençler bu sistemi anlamayanlara en iyi şekilde anlatırlar.’’ Anlamına gelen beyanatı bence sorunu çözmeye yetmiyor.

Boş geçen dersler için önlem alırken eş durumu öğretmen tayinleri ile işin sulandırılması ders açığını daha da artırır hale getirdiğini herkes biliyor. Öğrenci kayıt paraları. Eğitime destek amaçlı olsada olandan alınır olmayandan alınmaz “mecburi öğretim devlet okullarında parasızdır” mantığı ortada iken, illa da velileri kayıt ya da eğitim masrafları adı altında para vermeye zorlamak doğru bir yaklaşım değildir.

Öğrenci kılık kıyafetlerinde ki serbestlik,  öğretmen kıyafetleri, başörtüsü meselesi sorun olacak mı? Olmayacak mı? Bekleyip göreceğiz. Günün birinde yeşil poşulu kırmızı cepkenli sarı pantolonlu bir öğretmenin ve öğrencinin okula gelmesi sorunu nasıl aşılacak onu da bekleyip göreceğiz.

Akıllı tahta, tabletli öğretim pahalı olan bu uygulama kısa vadede aşılmadığı taktirde kanımca merhum bakan Avni Akyol dönemindeki videolu eğitim uygulaması gibi kadük kalacağa benziyor. Bu endişeyi duymakta bilmem haksız mıyım? Teknik olarak tahta kullanımı üst düzey bilgiyi ve bunu kullanmayı gerektiriyor. Öğretmen ve öğrenciler buna hazır mı? İlimiz Fem Dershanesinde bu uygulamayı başarıyla gördük yararlı olduğuna inandık. Öğrenciyi tembelliğe alıştıran yazmadan çizmeden alı koyan bu sistem yeri geldiğinde akıl kullanmayı nasıl öğretecek bu da ayrı bir merak konusu.

Özel dershaneler kapatılacak mı? Kapatılmayacak mı? Netleşmediği için buraları tercih eden öğrenciler ikilem içerisinde. Çünkü dershaneye devam ederek daha iyi bir üniversite bölümü kazanırım inancı öğrenciler arasında paylaşılan bir duygu. Bu sorunun acilen çözüme kavuşturulması gerekiyor.

Okul masrafları ve diğer sosyal masraflar elbette olacak bunların hepsinin çözümü mutlaka vardır.

Sonuç: Sorunlar olsa da işler yürüyecektir.

Yönetici olarak görev alanlar, kendilerini idarecilikten soyutlayarak profesyonel bir yönetici gibi işe el atmaları sorunsuz geçirilecek bir eğitim-öğretim yılının garantisi olacaktır. En azından Gümüşhane’mizde…
YORUM EKLE