BU TOPRAĞIN SESİ

Yanmıyorsa kalbin yok ise sızın,

Bir kuru nefesin bir tatlı sözün.

Şehrin mazisinde olmazsa izin,

Bu toprağın sesi hiç olamazsın.

İsmail HAYAL

İbni Haldun’un muhteşem sözüdür “Coğrafya insanın kaderidir” diye. Malumunuz Gümüşhane’de Karadeniz’in (Trabzon) arkasında geçiş olan bir derin vadi içersinde koşullanmış Osmanlı’nın darphanesinin olduğu İpek Yolu’nun kavşağında yer alan tarihi ve  serhat bir şehirdir. Eski şehir diye tabir edilen Süleymaniye birçok din ve mezhebin adeta mozaiği olan ve yüzyıllardır iç içe kardeşçe yaşandığı bir mübarek belde idi bir zamanlar.  

Beyhude takvimde geçse de yıllar,

Ne etsen menzile varmıyor yollar.

Kavuşmazsa eğer biçare kollar,

Bu toprağın sesi hiç olamazsın.

Hal böyle olunca ve arazisi halkını besleyemeyecek hale geldiği için yurtdışına ve İstanbul, Ankara, Kocaeli, Bursa, Samsun ve en yakın gurbeti Trabzon başta olmak üzere büyük bir göç veren küçük ve şirin bir şehir Gümüşhane. Kuşakkaya ile Canca’nın karşılıklı muhabbeti, derin bir vadi boyunca şırıldayarak akan maalesef genetiği bozulmuş Harşit Çayı, yok olmaya yüz tutmuş bağ ve bahçelerinde tükenen elma, armut, dut ve ceviz, sırra kadem basmış güzide simaları, sırra kadem basan konakları, kaybolan asalet ve daha birçok etmenlerle mazisini hasret ve hararetle arayan şehr-i Gümüşhane.  

Hamdi'yi sevmiyor kulak vermezsen,

Canca'dan öteye bir iz sürmezsen.

Bayburtlu Ahmet'i bir gün görmezsen,

Bu toprağın sesi hiç olamazsın.

Dışarıda bu şehri layıkıyla temsil eden Aydın Doğan, Mahmut Oltan Sungurlu, Kemalettin Aydın, Osman Akgül, Cihan Pektaş, Rafet Ataç, Yüksel Yalçın, Cahit Karakullukçu, Metin Akagün, Birol Hayal gibi muhteşem isimlerimiz var elbette. Ancak şehrimizle ilgili hiçbir projede yer almayan, şehre sırt çeviren maalesef nüfus kağıdında Gümüşhaneli yazmasının dışında Gümüşhane ile hiçbir alakası olmayan hemşerilerimizde var. 

Bu şehirde gezip atmazsan adım,

Besbelli zakkumdan beterdir tadın.

Acıda düğünde olmazsa adın,

Bu toprağın sesi hiç olamazsın.

Ancak her şeye rağmen bu toprağın sesi olan birkaç güzel isim kaldı bu şehirde. Bu toprağın sesi olarak bu şehirde kalan, işyeri açan, ekmek ve aş veren, hizmet yapan, şehrin sosyo kültürel zeminine katkı koyan Merhum Mustafa Canlı, Ercan Çimen, İsmail Akçay gibi isimlerimizde var/dı şükürler olsun. 

Kırmızı Koltuk'ta kelamın yoksa,

Caddede esnafa selamın yoksa.

Derdimi yazacak kalemin yoksa,

Bu toprağın sesi hiç olamazsın.

Kibir kisvesinden uzak, sabır ve şükür sembolü olarak bu şehre hizmet eden ve edecek olanların asli görevleri şehrimize riyasız ve karşılıksız hizmetleri takdire şayan olacaktır. Sadece seçimden seçime bu şehri hatırlayan isimlere sırt çevirerek bu şehrin en kötü ve en mutlu gününde yanında olan değerleri ile hedeflenen menzile birlikte yürünmesi en mantıklı ve makul yoldur. 

Zemheri ayazı çekmezsen eğer,

Herkese sırt dönmüş küsmüşsün meğer.

Şehre uzak isen görmezsin değer,

Bu toprağın sesi hiç olamazsın.

Dedik ya Salı pazarından alışverişini yapmayan, Kırmızı Koltuk’ta bir yudum çay içmeyen, şehrin bir küçük problemine kafa patlatmayan, halkına, gariban insanına tepeden bakmayan gerçekten altın kalpli insanlarımıza ihtiyacımız var dostlar. Bu mağrur ve mağdur şehrin her insanının bu toprağın sesi olmaya hakkı bulunmalıdır.

Gümüşhane Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı İsmail Akçay’ın da dediği gibi;

“Bu şehirde ayakkabılarını eskitmeyenler bu şehrin sesi asla olamazlar.”

Hayali doğruyu yanlış görürsen,

Mazlumu bırakır şerri korursan.

Zalimle bir olup eğri yürürsen,

Bu toprağın sesi hiç olamazsın.

YORUM EKLE