Büyük Kültürler Kalıcı Olur

Bir medeniyet varlık gösteriyor Bosna’da hala.Eğer sizden sonra gelenler daha derin bir medeniyet anlayışına sahip değilse sizin izleriniz orada kalıcı oluyor-Bosna’da- savaşa ve savaşlara rağmen hala.

Saraybosna… Şehrin merkezindeki Başçarşı’da tamamen bize ait bir yapı, bir sebil. Başçarşı’nın sembolü olan “Sebil Çeşmesi”, Vali Hacı Mehmet Paşa tarafından 1753’te yapılmış o gün bu gündür şehrin sancaktarıdır kendileri. Her iki tarafı herhangi bir Anadolu şehri gibi çeşitli dükkanlarla örülmüş güzide sokaklar karşılar sizi burada. Türk çay evleri “Burek” restoranlarını takip edin merhum Evliya Çelebi’nin çok güçlü bir vakfa sahip olduğunu bize aktardığı Gazi Hüsrev Beg Camii, hamamı, medresesi yani külliyesi içinde bulursunuz kendinizi ve daha nicelerinin…Aynı cadde boyunca yürüyünce bir çizgide değişir tüm tarih, şans ve kader. Artık Osmanlı izleri kaybolmuştur yerine sizi Avusturya  başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesinin izi karşılamaya başlar. Şimdi yürümeye devam edin ve Milijacka nehrinin kenarına inin nehrin üzerindeki bir köprünün diğerlerinden bir farkı var büyük bir fark. Bütün dünyanın etkilenmesine sebep olacak kadar büyük.Bu köprünün adı LATİN köprüsü.1.Dünya Savaşı’nı başlatan Avusturya Macaristan Veliaht Prensi Ferdinand işte tam bu köprüde vuruldu. Yürümeye devam… Muazzam bir mimari ile yapılmış şehrin “Yakılan Hafızası Vijecnica kütüphanesi. Bu kütüphane Sırplar tarafından yakıldıktan sonra epey bir müddet ağladığı rivayet edilir Aliya İzzetbegovic’in. Yerel tatları, tarihi diğer güzellikleri gibi anlatılacak birçok ayrıntı olsa dahi ne biz de anlatmaya istidat ne kalemimizde kabiliyet ne de saiflerimizde yer var.Şehirden yaklaşık iki iki buçuk saat bir yolculukla adeta balkanlar coğrafyasının gönüllerdeki aksi zihinlerdeki temsili diğerlerinden daha özel ve daha güzel şehre adını veren bir köprü. Mimarımız Sinan’ın öğrencisi Mimar Hayreddin Bey tarafından yapılan o şaheser…Mostar Köprüsü. Şükür ki üzerine çıkıp karşısında fotoğraf çekilmek bize de nasip oldu. Asırlardır yalnızca nehrin iki yakasını değil birbirinden ayrı kalmış iki milleti, gönülleri birbirine bağlamaktadır Mostar.

Hızlı bir şekilde Şehzadeler şehrine hayır Amasya’ya değil Travnik’e gidelim ve ziyaret edelim öncelikle o kallavi kavukların kendilerine gölgelik yaptığı mezarlarda yatan paşaları ve daha nicelerini. Travnik kalesine çıkıp şehri temaşa etmeden önce bir dereden söz etmeliyim. Rivayet o ki Fatih Sultan Mehmed burayı fethedince çok beğenmiş ve yeşil ağaçların arasından akan bu dereden bir yudum su içmiş e biz de gelenektir dedik ve bir yudum da biz içtik.

Bu yazımıza burada son verelim ömrümüz vefa ederse bir sonraki yazımızda Balkanlardaki geçmişimizin serencamını yazmaya gayret edeceğiz.

YORUM EKLE