Canca’nın sahibi çıksın ortaya

Hepimiz biliriz.
Üniversite sınavlarında her yıl bir veya birkaç soruyla karşımıza çıkar.
A noktasından B noktasına iki araç hareket eder…
Hangi araç ne kadar zamanda B noktasına ulaşır?
Falan filan.
Bu günkü konumuzu anlatan soru işte tam da bu.

Öncelikle A noktasını belirleyelim. A noktası Gümüşhane olsun.
B noktasına gelince, yazımızın başlığından anlaşılacağı gibi noktamız Canca Kalesi.
Hani, tarihsiz ve talihsiz şehrimizin simgesi.
Geçmişimizin aynası, geleceğimizin mirası.

Her neyse, sorudan uzaklaşmayalım. Aracın biri, A noktasından yola çıkarak B noktasına ulaşır. Noktalar arasında ki zaman on dakikayı geçmez. Yol standartlara uygun, asfalt kaplıdır. Çevredeki güzellikler göz alıcı, tarihi alanlar kem gözleri kıskandıracak kadar bakımlıdır. B noktasına gidenler mutlu, B noktası, geleceğinden umutludur. Olması gereken tam da budur.

İkinci araç ta yola çıkar çıkmasına, hedef B noktası olsa da, yönü farklıdır onun. Çünkü araçta siyasetçiler vardır. Şehrin ileri gelenleri, bürokratlar, muhtarlar ve oy verecek köylüler vardır.

Öncelikle arazi yollarını dolaşır araç. Bin bir emekle yapılan, senede bir veya iki kez kullanılan arazi yolları için gurur duyulur.

Sonra orman yollarına sapılır nedense. Köylünün odun ihtiyacını karşılaması için yaptırılan yollar gezilir. Çam gölgesi altında yenilir içilir.

Yaylalara çıkılır ardından. Bir başka köyün arazisinden geçmemek için yeniden yapılan yollar incelenir. Eğer kısmette varsa koyun eti de yenir.

Yok yok uzatmayacağım. Herkes ne dediğimim anlamıştır nasıl olsa. Şehre geri dönelim. Dönelim ve eski sanayinin arkasından, çukurları atlayarak B noktasına yola girelim. Birazda mevcut yol için hep birlikte hüzünlenelim. Cılız sesler haricinde bir tarih, nasıl komedi oyununa çevrilir onu seyredelim.

Süleymaniye’nin girişindeki alan moloz döküm alanı olarak katledilebilmiştir. Tarih, gömülü olduğu yerden belki hortlayıp çıkar diye iyice toprak altına gömülmüştür. Bu cenaze töreni sırasında yol üzerinde tahribatlar meydana gelmiş ancak, önemli bir görev de yerine getirilmiştir.

Neyse, düşe kalka ilerleyip Vank’a kadar geliriz. Uzaklardan da olsa, karşınıza yüzyıllara direnmiş bir kale görünür. Sahipsiz şehrin, yolsuz kalesi. Oyu, muhtarı olmadığı,  sahiplerinin yüzyıllar önce toprak olduğu için, YOLSUZ  Canca Kalesi.

Velhasıl ikinci araç B noktasına ulaşamamıştır. Tarım, Turizm, Spor, Afet, Orman sorumlusu kimdir bilmem. Köy, şehir, ilçe, belde hizmetlerimi yolu yapacak bilmek dahi istemem.

Ama siz şunu bilin…

Canca’nın canı çıkmak üzere. Kimse sahibi, çıksın ortaya…
YORUM EKLE