ÇEVRE DUYARLILIĞI

Bitki ve hayvan türlerinin yok oluşunda görülen süratli artış, su kaynaklarının azalması, ormanların tahribatı, toprak ve hava kirliliği gibi çevre problemleri; insanoğlunun doğayı muhafaza etme noktasında daha fazla duyarlı olmak zorunda olduğunu göstermektedir. Hızla artan dünya nüfusuna dayalı olarak artan enerji ve hammadde tüketimi; ortaya çıkan çevre tahribatını çoğaltmış durumdadır. Artık çevresel problemler, devletlerin sınırlarını aşarak bütün dünyayı kapsayacak büyük bir sorun haline gelmiştir. Ortaya çıkan çevre sorunlarıyla birlikte insandan kaynaklı bu problemlerin artık üzerinde durulması gereken önemli bir konu olduğu dünya gündemine gelmiştir. 

Öğrenme ve gelişim açısından kritik bir zaman olan ilk çocukluk dönemi çevre bilinci ve çevresel okuryazarlık oluşturmada asıl unsur olarak meydana çıkmaktadır. İnsan hayatının mühim bir kısmı eğitim kurumlarında geçtiği nazara alındığında, çevre duyarlılığı ve bilinci kazandırmada eğitim kurumlarının azımsanmayacak derecede önemli bir görevi olduğu anlaşılmaktadır. Uzmanlar bireylere verilecek çevre eğitiminin yaşamın erken yıllarından itibaren başlaması gerektiğini ifade etmişlerdir. Ayrıca bu dönemde kazanılan bilgilerin; doğal çevre karşısında oluşturulacak tutum ve davranışlarda önemli bir yerinin olduğu belirtilmiştir. Çünkü çocuklar bilgileri, çevre ile etkileşimlerinin neticesinde ve yaşayarak öğrenirler. Bu sebeplerle yetişkinler ve eğitimciler, çocukların çevre ile etkileşimlerinin doğasına ve niteliğine katkı sağlamaları gerekmektedir. Çevre eğitiminin esasları doğal çevreyi ve doğal zenginlikleri koruma eğitimi üzerine odaklanmaktadır. Nitekim Peygamber efendimiz bir hadisinde: Kıyametin kopacağını bilseniz dahi elinizdeki fidanı dikiniz buyurarak bu konunun önemini çağlar ötesinden ifade etmiştir.

Çevre hareketi çevreyi muhafaza çalışmalarından farklılık gösterdiği gibi okullarda verilen çevre eğitimi de, doğal kaynakları ve doğayı koruma çalışmalarından farklı olacaktır. Çevre eğitimi; orman, su ve toprak gibi doğal kaynakları muhafaza ve geliştirmenin yanında, ekosistemleri de kapsayacak şekilde bütün çevreyi iyileştirmek ve korumak üzerine odaklanmıştır. Zaman geçtikçe çevre eğitimi, bireyleri doğa konusunda bilinçlendirmekten ileri gidip, tüm insanları çevre konusunda becerileri olan, aktif dünya vatandaşları haline getirmeyi amaçları arasına koymuştur.

Bugün çevresini düşünen, çevreyi gelecek nesillerden emanet olarak gören ve bu uğurda çabalayan onlarca gönüllü vardır. Çevre problemlerinin çözümüne yönelik samimiyetle çalışan bu gönüllüler geleceğimiz için umut olmaktadırlar.

Bir Reçete: Ebu’d-Derdâ (r.a) Şam’da ağaç dikiyordu. Birisi yanına yaklaşarak:

“–Sen, Hz. Peygamber’in dostu olduğun hâlde ağaç dikmekle mi meşgul oluyorsun?” diye gördüğü hâl karşısındaki şaşkınlığını ifade etti. Ebu’d-Derdâ (r.a) ona şu cevabı verdi:

“–Dur bakalım, hakkımda böyle acele hüküm verme! Ben Peygamber (s.a.v) Efendimiz’i şöyle buyururken işittim:

«Bir kimse ağaç diker de o ağacın meyvesinden bir insan veya Allah’ın mahlûkâtından herhangi bir varlık yerse bu, o ağacı diken kimse için sadaka olur.
 

YORUM EKLE