DEH DEYİN MİLLET BENİM ATIMA DEH DEYİN

Merhaba erenler, Bizimle gül derenler, Muhabbet tellalı olup karga gibi ötenler,  laf ipinde yürüyüp boşa söz verenler, kişiliğini oturtamayıp emrindekini ezenler, lafı dinlensin diye zorbalık edenler, ayık kafa taşıyıp sarhoş gezenler Bekri Mustafa misali armudu taşlayalım dibinde kışlayalım açında gazeteyi sohbete başlayalım…

Ettim edemedim bir sanat tutayım dedim, amma ne olayım bilemedim

KAYYUM olsam şirketleri yıkmalı

İMAM olsam kürsülerden salmalı 

HÂKİM olsam hatır gönül yıkmalı

HOCA olsam el etek salmalı

BAŞKAN olsam park bahçe yıkmalı

VEKİL olsam insanlıktan çıkmalı, Bakkal olsam bu milleti soymalı, Kasap olsam besleyemem malımı, gübreye dahi ÖTV gelmişken çiftçi olsam bozduramam tarlayı. En sonunda kalaycı oldum kalayladım “MALLARI”. Lakin kalay dahi tutmadı.

Son sonunda gazeteci oldum. Lakin o nu da tam gazetelerin iflas ettiği dönemde oldum. 

Evvel bir tarif yapmış idim. Hatırlayanlar bilirler. Siyaset ve politika arasında aslında çok büyük farklılıkların olduğunu yazmıştım. Bugün yine yazayım dedim.

POLİTİKA “ Devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatı” olarak tanımlanmaktadır. İşin etimolojisi çokta önemli değil lakin benim memleketim bu kavramın çok uzağında kalıyor. Bizde sanat pek önemsenmez. Devlet yönetmenin sanatımı olur. 
Devlet “Anonim şirket gibi yönetilir” Lakin şirket gibi yönetilen devlete KAYYUM atamak kolay olur. 

Hem nedir öyle Avrupa kökenli kelimeler. Biz Müslüman bir coğrafyada yaşıyoruz. Bizim öyle “politika” gibi ecnebi literatüründeki kelimler ile işimiz olmaz. Bizim adamımız millidir. Ve dahi yerlidir. Hem yerli hem millidir. 

Bizimkiler o kadar millidir ki Arapça siyaset kelimesini pek beğenirler. Çünkü işlerine gelir. Kimin işine gelmez ki. Siyaset “SEYİS” kökünden türer ve tımar etmek manası taşır. Bizim adamımız milletini sever. O yüzden milleti kaşımayı da sever.

Nasıl ki at huysuzlanmasın diye seyisi tarafından kaşınırsa bizim milletimizde huysuzlanmasın diye vekil tarafından kaşınır. Siyaset kelimesi her yerde karşınıza çıkar. Her suç o kelimeye yüklenir.

Mesela Ankara’ya beş parası gidip birkaç iş yaptıktan sonra vekil bakan ayakçılığından yükselerek kendine yer edinenler için bir unvandır.  “Siyaset bilimci falan feşmekân kişi diye”

Yâda siyasete atılmayı düşünüyorum der bazıları,  yıllar süren memuriyet ardından sıkılmıştır. Memuriyet dediysem devleti kaşımaktan sıkılmıştır. Birazda milleti kaşıyalım der.

Atları 15 günde milleti 4 yılda bir tımar edersin. Ama hakikaten zor iştir siyaset. Tutamayacağını bildiğin halde söz vermek, tek başına kaybolacağın şehirde her sokağı biliyormuş gibi yürümek, hiç tanımadığın adamların yüzüne elli yıllık dostmuş gibi bakmak. Sonradan hepsini unutmak. Aynı görüşü paylaşmadığı her gün arkasından sövdüğün insanların yüzüne bakmak. Sandığa gidene kadar Ayı’ya Dayı demek, sandıktan sonra Ayı’dan da Dayı’dan da hesap sormak.

Ama bizim siyasiler milleti tanımlarken çok yanlış bir tanım yapmış. Onlar bu milleti  “SOFİ” gibi algılamışlar. Dövene elsiz sövene dilsiz kalır bu millet diye düşünmüşler. Bilirsiniz çoğunluğu “CEMAAT” kültüründen geldikleri için milleti de öyle sanmışlar. Bindikçe binmişler milletin sırtına. Kaşıdıkça kaşımışlar milletin değerlerini. Ama artık “KAŞAĞI” deriyi yırtmak üzere.

Bu millet sırtında Koca bir tarihi taşımış bizi mi taşıyamaz demişler. Millet sırtı rahattır. O kadar rahattır ki her şeyi unutturur.  Unuttukları ise onların sonunu getirir.  Unutmayın ki bu millet Sırtında taşıdığını eninde sonunda sırtından atar.

Menderes’i astıklarında kimse sokaklara dökülmedi, Erbakan Hocayı iktidardan aldıklarında da millet sokaklara dökülmedi ama bu millet varlığını tehlikede gördüğü an sokaklara döküldü. Ben sizin yerinizde olsam kıymetli “SİYASETÇİLER” kendi varlığımı tehlikeye atarım ama milletin varlığını tehlikeye atmam. 

Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak!

Yarın bakarsınız söner bugün çıtırdayan ocak!

Bugünkü mideler kavi, bugünkü çorbalar sıcak,

Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak… 

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,

Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

YORUM EKLE