DEVLET YALAN SÖYLEMEZ

Devlet nedir biliriz. Devletin ne demek olduğunu en derin tecrübe eden bizleriz. 

Türk hanedanlıkları devletleşmeye başladığı ilk günden itibaren kuruluşunu milletine yükselişini tebaasına borçlanmıştır. Şimdi aklınızda şöyle bir sual canlanabilir ki doğruda bir sual olacaktır. Millet ve Tebaa aynı şey değil midir? 

Millet kader birlikteliği yapanların, ortak paydalarının çoğunlukta olduğu durumlar için kullanılır. Lakin tebaa ’da ortak payda aranmaz aranması da beklenemez.

İslam öncesi Türk tarihi devirlerinde devletin kurucu unsuru olan boylar devletin her zaman en büyük askeri ve ekonomik gelir kaynağını oluşturmaktaydı. Çadır uleması ise kuruluş devirlerinde Türklerden oluşurken zamanla Çinliler baskın hale gelmişti.

İslam sonrasında da durum çok değişmedi. Hani anlatırız ya arkamızda Oğuz’un elli bin tuğunu. Anadolu’yu bizlere yurt tutmak için hediye edenlere marşlar söyleriz. 

Sene 1040, Dandanakan Muharebesi sonrasında Oğuz’un uluları toplanmış ve büyük kurultay başlamıştı. Tuğrul ve Çağrı Beyler artık bir devlet kuruyorlardı. Büyük şehirler ve farklı milletler üzerinde hâkimiyet başlayacaktı. Lakin Oğuz’un ulu boy beyleri yıllardır Dukak ve Selçuk Bey’e omuz vermişlerdi. Onun oğullarına da omuz vermişlerdi. Bu amansız varoluş mücadelesinin tamamını oğuzlar vermişti. Ne acemler, ne Peştular ne de bir başkası Oğuz yurtsuz kaldığında yurt vermemişti. Kendi elleriyle aldıkları kan döktükleri bu meydanda artık kendilerine yurtluk istemekte en doğal haklarıydı. 

Tuğrul Bey Büyük sultan olarak tahta oturmuştu kurultayda, Oğuz’un istekleri de biliniyordu lakin ince bir siyaset oyunu ediverdi. Oğuz’un ulularını Anadolu bakirdir, geniş otlakları vardır diyerekten bütün desti Kıpçak’ta boşalan oğuz göçünü Anadolu’ya gönderdi. Aslında görülen sebep yurt içindi lakin asıl sebep Türk Türk’ün üzerinde fazla hâkimiyet kuramıyordu. Nitekim taht kavgaları sonrası Kutalmış’ın çocuklarının bile Anadolu’ya gelmesi bundandı. 

Ayrıca oğuzlar göçebeydi, keçi gibi kokan çadırları ve geniş sürüleri ile yerel ahaliye zarar vermekteydiler. Ancak Selçuklu artık devlet olmuştu. Şehirleri yönetecekti ve göçebeler şehirli halkı rahatsız ediyordu. Soydaşlarının yüzüne böyle de diyemeyeceği için göçü iyi bir şekilde yönlendirmişti. Evet, Selçuklu çok ulu bir devlet oldu. Farisi devlet adamlarının elinde büyüdü büyüdü büyüdü… 

Nitekim Sancar zamanında dışlanan kenara atılan oğuz beylerinin isyanı ile zayıfladı, sonrasında da yıkıldı. Tebaa için millet terkedilmişti. 

Sonrasında Osmanlı’da çok farklı değildi. Devletin yükünü sırtında çeken Türkmen aşiretleri Celali denerek kırıldı. Devlet politikasıdır, Osmanlı da büyük devlettir. Devlet Var olsun diye devşirmeye dönülmüş Anadolu yine unutulmuştur. Batıya giden fetihler ve yatırımlar Anadolu’yu kurak bir coğrafyaya çevirmişti. 

Cumhuriyetle değişir gibi oldu, lakin gelinen süreçte anlıyoruz ki Devlet yine aynı. Bazı şeyler çok da değişmiyor. Devlet diye can atanlar, millet olmayı başaranlar yine ölüyorlar. Lakin derdi devlet olmayanlar devletin her türlü imkânından faydalanan tebaası ise sefasını sürüyor. Anadolu’nun kıraç topraklarında kıt kanaat imkânlarla okuyan ancak önü açılmayan gençlerin nedense askerlik ve polislikte önü bir anda açılıyor. Devlette biliyor ki Devlet için en iyi milleti ölür. Tebaası ölmez. Devleti sevenler ya kör bir kurşunla gidiyor ya da açlıktan.
 

O yüzdendir ki devlet nedir sizin bildiğinizden daha iyi bilirim.

YORUM EKLE