EFENDİM’E İSTİDA

Yangın var yüreğim yanar Efendim

Nuruna bu kulun kanar Efendim

İsmail HAYAL


            Cehalet kapkaranlık bir leke gibi örte dururken gönülleri, sureti kararmış ve merhameti kılcal damarlarından çekilen insanların öz yavruları olan kızcağızlarını toprağa gömen bir sistemden; kadına en büyük şerefi “Cenneti ayakları altına bahşeden” bir ulvi dereceye getiren İslam dininin Peygamberi, Sultanım, Efendim, gönül dünyamıza hoş ve sefa geldin.

 

Kainat bir alem ezel ebedi

Haddini bilmeyen arar Efendim

Âdem Aleyhisselam, Arşta gördüğü nurun mahiyetini sual ettiğinde Yüce Rabbimiz (CC) buyurdu ki: “Bu nur, gökte Ahmed, yerde Muhammed denilen, zürriyetinden bir peygamberin nurudur. O olmasaydı, seni de, yer ve gökleri de yaratmazdım.”

 

İşte böyle bir Peygambere (SAV) ümmet olmanın bahtiyarlığındayız biz. Efendim, Sultanım hoş ve sefa geldin. Hoş ve sefa geldin ki cehalet senin gelmenle yerle yeksan oldu. Seninle nurlandı cümle âlem ve seninle özümüz Hakk’ı tanıdı, hakikati tanıdı.

 

İsmindir rehberim güzel adını

Beşikten mezara anar Efendim

            Sen’in adın ezelden ebede hep rehberimiz oldu. Ki Sen Abdullah’ın yetimi, Amine’nin emanetiydin âlemlere. Seninle şereflendi ve bereketlendi her şey. Sen geldin âlem güldü. Sen geldin şereflendi insanlık. En güzel naatlar Sen’in adına yazıldı asırlardır. Şimdi geldiğimiz bu son asırda sana ne kadar ihtiyacımız var Efendim.     

 

Bir yudum nefesmiş aldım ve verdim

Ölüm çorbasına banar Efendim

 

            Şimdi âlem günah ve bin ah içinde. Zalimler mazlumları ezmenin peşinde. Masumların gözyaşları Sana yöneliyor. Kurtarıcı Sen’sin asırlar öncesinde olduğu gibi. Yangın atamız İbrahim yangını ve biz İsmail’ce uzatmışız boynumuzu kıldan ince. Mancınıklar yüreklerimize ateş gönderiyor. Su diyor ve yalvarıyoruz. Yanan sinelere su Efendim.   

Tohumlar çekirdek meyve derdinde

Gözümden akan yaş pınar Efendim

            Heybemizde onca günah ile yüzsüzlükle varıyoruz yine kapına. Biliyoruz ki siz bizim kefilimizsin. Biz topal karınca misali varamasak ta o yolda ölürüz derdinde adımlıyoruz mesafeleri. Menzil epey uzak ve derdimiz de epey çok. “Rahmetin gazabını geçermiş” ise tek tesellimiz. Bu teselli aşkına son bir defa daha el ver bize Efendim.   

 

Her hücre bir mühür adın yazılır

Adına can feda sunar Efendim

            Kâinat defterinin her sahifesinde Sen varsın. Her biçare yürek seni zikretmekte ve her nasırlı el senin huzuruna yönelir. Seni aracı bildik ve öyle yöneliyoruz kapısına Rabbimizin. Biliyoruz ki senin adın bir şifre biz ümmetine. Biz de o yüzsüzlükle diliyor ve dileniyoruz feyz kapınızdan.  

Hayali bu kervan yürür menzile

Dilekçe cebimde yanar Efendim

         Ucu yanık bir gönül kâğıdına günahlarına epey ağlamış ve yüreğinde fer kalmamış yorgun gözyaşlarımızla ıslanmış bir kanlı mürekkeple yazıyoruz istidamızı. Bizimki bir Kıtmir beklentisi, sizinki Sultan’ın ikramı. Ümitliyiz ve bekliyoruz Efendim.  

YORUM EKLE