EĞİTİM Mİ ÖĞRETİM Mİ?

Kim okurdu kim yazardı,
Bu düğümü kim çözerdi.
Koyun kurt ile gezerdi,
Fikir başka başk’olmazsa.
Âşık Veysel

Yıllardır kafamızın içini kurcalayan bir soru var. ‘Eğitim mi, öğretim mi’ diye. Okurlarımdan kimisi eğitim derken büyük bir yekûnu ise öğretim dediğini hissediyorum. Otuz yılına merdiven dayamış hemen her eğitim öğretim kademesinin en dibinden başına kadar görev almış Başöğretmen olarak ikisinin de birbirine bağlı olduğunu ancak her şeyden evvel eğitimin daha ağır bastığını ifade edenlerdenim.

Zira eğitilmemiş toplumlar ve bireyler ne kadar öğrenirse öğrensin bunu davranışlarına, hayat felsefesine, yaşamına ve ait olduğu topluma aksettirememişse onları havanda su dövmekle ömrünü heba etmiş sayarım. 

Zira ülkemizin en değerli okullarında okumuş, doktor olmuş, büyük yeteneği ile en üst düzeylere ulaşmış, yurt içi ve yurtdışında başarılı ameliyatlar yapmış bir kişi eğer eğitim tedrisatından geçmemişse, haya ve edep kapısından girmemişse ömrünü boşa geçirmiş sayılır. Parası yok diye bir garibin derdine merhem olamamışsa onun öğrendiklerinin hiçbir harbi değeri maalesef yoktur.

Taptuk dergâhına buğday için gelen Yunus’a dedikleri;

“Himmet mi istersin buğday mı” sorusu altındaki hikmeti göremeyen Yunus her ne kadar öğrenmiş ise de sonradan pişman olarak aynı kapıya gelerek bir yıl boyunca “ben bilmem” zikri ile edep kapısından geçerek Emre sıfatına nail olmuştur.   

Bir zamanlar popüler olan bir slogan vardı hani “eğitim şart” diye. Evet öncelikle eğitim şart. Eğer toplumlar iyi eğitilmişse bunun semeresi öğretime de olumlu olarak yansıyacaktır. Yansıdığı içinde nesil daha kaliteli, daha duyarlı, daha hoşgörülü, haklara saygılı, adaleti her şeyden üstün tutan, zalimi değil mazlumu koruyan kollayan ve hayatından lezzet alan insanlar olacaktır.

Neden öğretim şart değil de eğitim şart denildiğini iyi irdelemek gerekir ki bunun reçetesini çok yıllar evvelinden gözleri görmeyen ama gönül gözü ile önümüzü aydınlatan her bir dörtlüğü yol haritamız olan Veysel’in duygu dünyasında görebiliyoruz.

Kim okurdu kim yazardı,
Bu düğümü kim çözerdi.
Koyun kurt ile gezerdi,
Fikir başka başk’olmazsa.

Yukarıya aldığım bu muhteşem dörtlüğü elimde imkân olsa her siyasi partinin, okulun, büyük holdinglerin, dernek ve STK’ların, evimizde oturma ve çalışma odalarımızın kapı girişlerine büyük puntolarla yazar ve asardım.

“El haya vel iman” hakiki işaretinden feyz alarak hayası olmayanın imanı da olmaz düsturu gereğince her zaman, her yerde, her işin başında ve sonunda eğitim denen limana sığınmalıyız. Öğretim eğitimin sağlam temelleri üzerine inşa edilirse tabiri caizse insanoğlu tadından yenmez bir hal alır. Son cümle Prof Dr Bülent Yılmaz’ın dediği gibi;

“Dünyaya insan olma olanağı ile gelen bir varlık olarak insan bu olanağı eğitimle gerçekleştirir, o, eğitimle insanlaşır…”

YORUM EKLE