GELECEĞİ DÜŞÜNEREK BU GÜNÜ GÖZDEN KAÇIRMAK

Pazartesi günü 2018-2019 eğitim öğretim yılı için ziller çaldı, dersler başladı. Eğitim öğretim yılı vatanımıza ve milletimize hayırlı olsun. Üç aylık bir dinlenmeden sonra öğrencilerimiz ders başı yaptı. Okullar cıvıl cıvıl öğrenci sesleri ile neşelendi. Öğrencisiz okullar yaz tatilinde sessizliğe bürünüyor. Sanki sonbahar mevsiminde doğanın büründüğü derin bir sessizlik gibi. Öğrenciler okulun neşe kaynağı ve okulların var olma sebebi. Öğrenciler geleceğin mimarları, öğretmenleri, hâkimleri, savcıları, doktorları, mühendisleri…


Bu girişi yaptıktan sonra yazımızın da başlığı olan esas konuya gelelim. Geleceği düşünerek çocuklarımızın bu gününü nasıl heba ettiğimiz üzerine duracağım. Geleceği düşünerek çocuklarımız için durmadan yatırım yaparız. Ev alırız, arsa alırız, araba alırız, banka hesaplarında paralar tutarız ki çocuklarımız gelecekte rahat etsinler. Ama çocukların bu gününü düşünen yok gibi. Çocuğum bu gün mutlu mu? Bunu dikkate alan yok. Çocuklarımız bu gün değil gelecekte mutlu olsun yeter deriz içten içe. Hayır, hayır önemli olan çocuklarımızın bu gün mutlu olmaları. Bu gün evde, okulda, sokakta velhasıl hayatın her alanında çocuklarımız mutlu mu? Tabi ki değil. Çocuklar doğar doğmaz bir yarışın içinde buluyorlar kendilerini. Aman benim çocuğum şu kursa gitmeli, şu eğitimi almalı, şunu yapmalı bunu yapmalı. Tamam, da neden? Çünkü komşunun çocuğu onları yapıyor onun için. Çocuğun sevdiği beğendiği, istediği şeyleri yapalım diyen yok. Hâlbuki çocuklarımızdan istediklerimiz kendi isteklerimiz, kendi arzularımız. Böyle yaparak çocuklara iyilik yapmış sayıyoruz kendimizi. Hâlbuki durum böyle değil. Biz böyle yaparak aslında kendi egolarımızı tatmin ediyoruz, kendimizi mutlu ediyoruz, çocuklarımızı değil. Bizim için iyiler çocuklar için iyi olmayabiliyor. Buradan şu çıkarılmasın, çocukların istediği her şey iyidir. Bundan bahsetmiyorum. Burada şunu anlatmak istiyorum. Bizim iyi gördüğümüz şeylere karşı çocuğumuz ilgi duymuyor olabilir. O hususta yeteneği de olmayabilir. Bu durumda çocuklarımızı zorlamamak gerektiğini düşünüyorum. Biz çocuklarımıza yol göstereceğiz. İyiyi güzeli öğreteceğiz. O bir tercihte bulunduğu zaman onun bizden farklı isteklerinin olabileceğini bileceğiz. Onların özellikle eğitimlerindeki tercihlerini önemsemeliyiz. Bizler meslek seçiminde onların isteklerinin önüne geçiyoruz çoğu zaman. Bir ömür boyu bir mesleği icra edecek çocuğumuzu kendi hırslarımız, heveslerimiz üzerine hayat boyu mutsuzluğa itebiliyoruz. Onların ilgileri becerileri doğrultusunda bir meslek seçmelerini engelliyoruz. Biz toplum içindeki statümüzü düşünerek şu mesleği yapacaksın bu mesleği yapacaksın diye diretiyoruz. Çocuklar da aileleri mutsuz olmasın diye anne- babaların dediklerini yaparak, kendi mutluluklarından hayat boyu feragat ediyorlar. Hal böyle olunca hem çocukların öğrenim hayatı he de daha sonraki iş hayatı mutsuz bir şekilde geçiyor. Toplumun büyük bir kesimi bu şekilde. Mutsuz bireyler toplumun büyük bir çoğunluğunu oluşturuyor. Mutsuz, enerjisi tükenmiş aşksız, heyecansız, idealsiz, hedefsiz bir şekilde işe hayatına da bu şekilde başlıyorlar. Bu şekilde iş hayatına başlayan toplumun fertlerinden iyi bir performans beklenmesi mümkün değil, doğru da değil. Bu saydığımız nedenlerle o çocuklar iş hayatında da üretici olamıyorlar.  Sadece ve sadece mevkilerini koruma duygusu ile çalışıyorlar. Vaziyet böyle olunca da işlerimiz ağır aksak ilerliyor. Toplumsal bir ilerleme kalkınma sağlayamıyoruz. Böyle devam ettiği müddetçe yerimizde saymaya mahkûmuz. 


Bir memlekette insan kaynağı ne kadar iyi eğitilirse kalkınma o kadar hızlı olur. Çocuklarımızın bu günkü mutluluğu ve başarıları her şeyden daha önemlidir. Geleceği düşünerek yatırım yapacaksak çocukların bu gününe yatırım en mantıklı olanıdır.
 

YORUM EKLE