GÜCE – GÜMÜŞHANE

Mahzunluğunu ve masumiyetini yakinen tanıyalı yıllar geçti. S:Ü. Eğitim Fakültesinin Coğrafya öğretmenliğine başladığım 1983 yılında “nerelisin?” diye soran arkadaşıma verdiğim: Gümüşhane; cevabıma şaşkınlıkla “nerenin kazası “ diye soran sınıf arkadaşıma  “Burası bir “il” nasıl böyle bir soru sorarsın  ?” diye çıkıştığımda diğer bir kişi “evet ben hava durumundan ismini duyuyorum, Gümüşhane bir vilayet” demişti.

Ya hiç duyulmayan yada yalnızca hava durumundan tanınan ilimiz zamanla bu mahzunluğundan sıyrılarak kendini Türkiye’nin en güvenli,  vatansever, muhafazakar insanları ile kendini tanıtmayı bildi. Nüfüs artış hızı binde 11’ le Türkiye ortalamasının çok altında kalan, sürekli göç veren, üretimi ve ihraç ürünü sınırlı kalkınmışlık sıralamasında son 10 il arasında yer alan bu sevimli ilde tam 7 yıl hatırı sayılır bir şekilde görev yapmış olmayı kendime bahtiyarlık addediyorum. Göreve başladığım yıl ile bir hafta önce ayrıldığım görev sürem içerisinde ilk günkü heyecanımı hep korudum; dağına bayırına, yokuşuna, inişine çarşısına, pazarına hep sevgi dolu gözlerle baktım ve öylede ayrıldım. Karşılaştığım selamlaştığım, tokalaştığım, çalıştığım insanları arasında “Buda nereden çıktı ya da yine mi bu adam “dediğim insan sayısı yok denecek kadar azdı. 

Evet insanın toplu olarak yaşadığı her yerde olan istenmeyen insan manzaraları ebetteki Gümüşhane’de de var ancak en az düzeyde denebilir. Hatırı sayılır bir serveti yanında çalıştırdığı 100’lerce insan olmasına rağmen mütevaziliği ve yüzündeki tebessümü eksik etmeyen iş ve siyaset adamları olduğu gibi, yaptığı küçük şeylerle “Küçük dağları ben yarattım, büyüklerde dedemden kaldı” havasında olanlara bu ilimizde de rastlayabiliriz. Yine de diyorum bu ikinci kısım çok az ve istisna düzeyinde.

Gelirken meslek hayatımın üçte birini geçirdiğim bu kentten gönül huzuru içerisinde ayrıldım. Bize kucak açan, bizi anlayan, yardımını esirgemeyen zor günlerimizde yanımızda olan çalışma arkadaşlarım başta olmak üzere herkese bir kez daha sevgi ve selamlarımı gönderiyorum. Bizi ailesinden birisi kabul eden Demokrat Gümüşhane gazetesi ailesine, Kent Konseyi Başkanı, Başkan yardımcısı ve Yönetim Kurulu Üyeleri, sendika başkanlarımız, esnaf ağabeylerimiz, her perşembe akşamı bir bardak çayı paylaşma bahanesiyle dünyaları paylaştığımız sohbet arkadaşlarımız ve daha niceleri bize 7 yıllık bir hayat iksiri bahşettiler; Allah hepsinden razı olsun. Siyaset sözünü dillendirmek bize yasak olduğundan ancak diplomatik yolla mesaj yollayabileceğim il ve içe başkanlarım şeklinde telaffuz edebileceğim değerli arkadaşlarımızdan ve büyüklerimizden de çok yakınlık gördüm. Onlarında duası diplomatik olsun ve Mevla’m onlara hak ettikleri mükafatı gönüllerinden geçtiği gibi nasip etsin. Kim bilir belki onlara ettiğimiz dua bizi bulur!

Huzur içerisinde yine ilk iki harfi GÜ olan ve Gümüşhane ile aynı kaderi paylaşan Güce ilçesindeki görevime başladım. Burada sorulan sorular da 30 yıl önce Gümüşhane için sorulan soruların aynısı! Diliyorum birkaç yıl içerisinde bu mahzunluğu Güce’de kıracaktır.

Fındık ve çayın bir arada yetiştiği, yeşil ile kahverenginin değişik tonlarda yeryüzünü kuşattığı doğal bir botanik bahçesini andıran ve Gümüşhane’nin 10’da bir nüfusuna sahip bu ilçemizden aktaracaklarımız şimdilik bu kadar.

Gözden ırağız sadece.
YORUM EKLE